İsrail neden Filistine sürekli saldırıyor?
İsrail ve Filistinliler arasındaki mücadele dünyada en uzun süren ve patlamaya en yatkın anlaşmazlıklardan birinden kaynaklanıyor. İsrail neden Filistine sürekli saldırıyor?
Anlaşmazlığın kökeni, Akdeniz sahiliyle Şeria Nehri arasındaki bölgede hak iddiasına dayanıyor. Siyonist İsrail, önceleri terör örgütü olarak başladığı işgal hareketine, daha sonrasında devlet terörü uygulayarak ve sürekli Filistinlilere saldırarak devam etmektedir.
Son 100 yıl Filistinlilere sömürgecilik, sürgün, askeri işgal ve onu izleyen kendi kaderini tayin etme hakkı ve mücadelesi getirdi. Kayıpları ve acılarına sebep olarak gördükleri bir ulusla yani İsrailli yahudilerle bir arada yaşama yolundaki zorlu uğraş da cabası.
İsrail’in Yahudileri için ise dünyanın her yanında yüzyıllar süren zulüm ardından atalarının toprakları olduğunu iddia ettikleri Filistin topraklarına terör uygulayarak ve işgal ederek geri dönüş, barış ve güvenlik getirmedi. Komşularıyla pek çok kez bölgesel savaşlar yaşadılar.
1897 – Birinci Siyonizm Kongresi
Birinci Siyonizm Kongresi İsviçre’nin Basel şehrinde toplandı. 1896’da gazeteci Theodor Herzl, ”Der Judenstaat” yani Yahudi Devleti adlı bir kitap yayınlamıştı ve kongrede bu kitaptaki fikirler tartışıldı. Herzl, Viyana’da yaşayan bir Yahudi’ydi. Yahudiler’in kendi devletini kurmasını savunuyordu. Ve özellikle Avrupa’daki Yahudi düşmanlığına karşı bu fikri geliştirmişti.
Kongrenin sonunda, Basel Programı yayınlandı. Bu belgede, Filistin’de bir Yahudi vatanının kurulması ve Dünya Siyonizm Teşkilatı’nın bu amaca ulaşmak için faaliyete geçirilmesi öngörülüyordu.
1897’den önce, çok az sayıda Siyonist göçmen zaten bölgeye gelmeye başlamıştı. 1903’e kadar, bunların sayısı 25 bine ulaştı. Çoğu da Doğu Avrupa’dan gelmişti. Bölgenin yarım milyona yakın Arap sakiniyle birlikte yaşıyorlardı. O zamanlar Filistin, Osmanlı İmparatorluğu’nun toprağıydı. 1904 ila 1914 arasında 40 bin kişilik bir ikinci yahudi göçmen kafilesi daha geldi.
1917 – Dengeler değişirken
Birinci Dünya Savaşı sırasında da Filistin ve çevresi Osmanlı yönetimine bağlıydı. İngiltere’nin kışkırtıp desteklediği Arap milliyetçisi çeteler Osmanlı hakimiyetine karşı mücadele veriyordu.
İngiltere savaşın sonunda asıl amacına ulaştı ve 1918’de Filistin bölgesini işgal etti.
25 Nisan 1920’de alınan Milletler Cemiyeti kararıyla, İngiltere’ye, bölgenin İngiliz manda yönetimine devredildi.
Bu değişim döneminde üç söz verildi.
1916’da Mısır’daki İngiliz idarecisi Sir Henry McMahon, Osmanlı’nın Arap nüfusun yaşadığı bölgelerinde, Araplara bağımsızlık sözü vermişti.
Bununla beraber galip devletler Fransa ve İngiltere arasında gizlice imzalanan Sykes-Picot Antlaşması, bölgeyi bu ülkeler arasında ikiye bölüyor, Filistin’de ise uluslararası idare kurulması öngörülüyordu. İngiliz ajanları vasıtasıyla kışkırtılan ve Osmanlı idaresine karşı bağımsızlık hayaliyle mücadele eden Arap milliyetçisi çeteler de avucunu yalamış oluyordu.
1917’de, İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour, Filistin’de Yahudi halkları için bir vatan kurulması sözü verdi. Bu vaat, Siyonistlerin önderlerinden Lord Rothschild’e gönderilen mektupta yer alıyordu. Bu mektup Balfour Deklarasyonu olarak anılıyor.
1929-1936 Arapların tepkisi
İngiltere manda yönetimi altındaki Filistin’e Siyonist proje kapsamında yüz binlerce Yahudi göç etmesine imkan sağladı. Bu durum bölgenin Arap halkında öfkeye ve isyana sebep oldu.
1922’de İngiltere’nin düzenlediği bir nüfus sayımı, Yahudilerin sayısının, Filistin’deki 750 binlik nüfusun yüzde 11’ine ulaştığını gösteriyordu. Bundan sonraki 15 yılda 300 bin Yahudi daha göçmen daha bölgeye göç etti.
Siyonist yahudilerle Araplar arasındaki gerginlik ve düşmanlık, Ağustos 1929’da kanlı çatışmalara dönüştü. Zaten o tarihe kadar, militan Siyonist örgüt Irgun Zvai Leumi, Filistin ile şimdiki Ürdün’ü ”kurtarmak’‘ amacıyla, Filistinli ve İngilizlere ait hedeflere saldırılar düzenlemekteydi. Çok sayıda Arap bu yahudi terör örgütü tarafından öldürülüyordu.
Arapların yahudilerin düşmanca tavırlarına ve terör eylemlerine tepkileri, 1936’da, geniş çaplı uygulanan genel grevle birlikte sivil itaatsizliğe dönüştü. 133 Yahudi, Filistinliler tarafından öldürüldü. İngiltere polisi de 110 Filistinli arabı öldürdü.
Temmuz 1937’de İngiltere’de, Hindistan’dan sorumlu eski devlet bakanı Lord Peel’in başkanlığındaki bir Kraliyet Komisyonu, bu bölgeyi Yahudi ve Arap devletleri arasında ikiye bölmeyi önerdi. Yahudi devleti, İngiliz mandasındaki Filistin’in üçte birini kaplayacaktı ve Celile Denizi ile sahildeki düzlükleri içine alacaktı.
Filistinli ve Arap temsilciler teklifi reddetti. Göçün durmasını ve azınlık haklarına saygılı bir üniter devlet kurulmasını istediler. Şiddet içeren muhalefet 1938’e kadar sürdü. Ta ki, İngiltere’den gönderilen takviye birlikler tarafından bastırılıncaya kadar. İngilizler Arap muhalefet hareketini kanlı bir şekilde bastırmış ve bölgedeki çok sayıda Arap öldürülmüştü.
1947 – Birleşmiş Milletler devrede
Filistin’i 1920’den beri manda yönetimi altında idare eden İngiltere, Siyonist Yahudi-Arap toplumu anlaşmazlığını çözme sorumluluğunu 1947’de Birleşmiş Milletler’e devretti.
Bölge şiddet olaylarıyla sarsılıyordu. Yahudiler artık nüfusun üçte birini oluşturuyordu. Ama toprakların yüzde 6’sı onların elindeydi. Avrupa’daki Nazi eziyetlerinden kaçan yüz binlerce Yahudi’nin buraya ulaşması Filistin’in bölünme sürecini daha da hızlandırdı. İkinci Dünya Savaşı’nda 6 milyon Yahudi öldürüldüğü iddia ediliyordu. Oysa pek çok uzman gerçek sayının bunun çok altında olduğunu vurguluyordu.
BM’nin kurduğu özel komite, bölgeyi Filistin ve Arap devletleri arasında bölmeyi önerdi. Arap Yüksek Komitesi diye anılan Filistinli temsilciler, teklifi reddederken, Yahudi temsilciler kabul etti.
Paylaşım planı, Filistin’in yüzde 56,47’sini Yahudi devletine, yüzde 43,53’ünü de Arap devletine bırakıyordu. Kudüs ise uluslararası bir idare altında olacaktı. 29 Kasım 1947’de BM Genel Kurulu’nda 33 ülkenin oyuyla plan onaylandı. 13 ülke karşı oy vermiş, 10 ülke de çekimser kalmıştı. Filistinlilerin reddettiği plan hiç uygulanmadı.
İngiltere, 15 Mayıs 1948’de, Filistin’deki manda idaresine son verme niyetini ilan etti ancak bu tarih öncesinde çarpışmalar başladı.
İngiltere halkı, askerlerinin ölümü nedeniyle Filistin’de İngiliz varlığına karşı çıkmaya başladı. Ayrıca İngilizler, ABD’nin daha fazla Yahudi mültecinin buraya kabul edilmesi için uyguladığı baskıya öfkeliydi. Bu da Siyonizme Amerikan desteğinin artışının işaretiydi.
Hem Arap hem de Yahudi taraflar, yaklaşan savaş için güçlerini seferber ediyordu. Amerika ve İngiltere’nin silah ve mühimmat verip desteklediği Yahudi terör örgütlerinin Arap köylerinde “temizlik operasyonları” adını verdikleri “Filistinli katliamları” 1948 yılı Aralık ayında başladı. Binlerce Filistinli Arap köylerde, kadın, çocuk, yaşlı ayırmadan hunharca terör eylemlerinde katlediliyordu.
1948 – İsrail’in kuruluşu
İsrail Devleti, tarihte 2 bin yıl sonra kurulan ilk Yahudi devletiydi. Tel Aviv’de 14 Mayıs 1948’de saat 16:00’da ilan edildi. Karar, son İngiltere birliklerinin bölgeyi terk ettiği günün ertesi günü yürürlüğe girdi. İngiliz oyunu sahnelenmiş ve Filistin yurdu Siyonist yahudilere peşkeş çekilmişti. Filistinliler, İsrail devletinin kurulduğu tarih olan 15 Mayıs’ı “El Nakba” diye anarlar, yani “Felaket günü”…
1948’e girilirken Yahudi terör örgütleri Arapların elindeki topraklara saldırıyordu. Araplar da ellerindeki daha eski ve yetersiz silahlarla kendini savunmaya çalışıyordu. Yahudi çeteleri, İrgun ve Lehi terör örgütü militanlarının desteğinde, daha fazla ilerleme kaydetti; Birleşmiş Milletler bölünme planında Yahudilere ayrılmış toprakların yanı sıra, Filistinlilere ayrılmış bölgeleri de işgal etmeye başladı.
Irgun ve Lehi yahudi terör örgütlerinin militanları, 9 Nisan’da Kudüs yakınlarındaki Deir Yasin bölgesinde binlerce Filistinli’yi bebek, kadın ayırmadan katletti. Vahşi katliam haberi, Filistinliler arasında hızla yayılıp dehşete sebep oldu. Elinde yeterli silahı bulunmayan ve kendini savunma imkanı bulamayan yüz binlerce Filistinli Arap Lübnan, Mısır ve şimdi Batı Şeria denen bölgeye kaçarak mülteci durumuna düştü.
Amerika ve İngiltere tarafından her tür silahın verildiği Yahudi terör örgütleri, Necef Çölü’nde, Celile’de, Batı Kudüs’te ve sahildeki düzlüklerin birçok bölümünde galip geliyordu. Sadece savaştıkları kişileri değil, önlerine çıkan her yaştan insanı vahşice katlediyorlardı. Günümüzde yaptıkları gibi… Almanların yahudilere yaptığı soykırımın bir benzerini “Filistinli Soykırımı” yapıyorlardı.
İsrail devleti ilan edildikten bir gün sonra, Ürdün, Mısır, Lübnan, Irak ve Suriye orduları, hemen İsrail’de işgale başladı ama batılı ülkeler tarafından çok güçlü silahlarla donatılmış İsrail birlikleri tarafından püskürtüldü Arap orduları… İsrail ordusu bazı bölgelerde süren direnişi de çok kanlı katliamlarla bastırdı. Ortaya çıkan ateşkes hatları, Filistin’in çoğunluğunu İsrail’e bırakıyordu.
Mısır, Gazze Şeridi’ni elinde tuttu. Ürdün de Kudüs çevresindeki toprakları ve şimdi Batı Şeria denen bölgeyi ilhak etti. Bunlar, İngiltere manda topraklarının yüzde 25’ini oluşturuyordu. Bu durum 1967 savaşına kadar sürdü.
1964 – FKÖ’nün kuruluşu
1948’den beri, İsrail’in ortaya çıkışına verilecek karşılığa önderlik etmek için Arap devletleri arasında rekabet vardı. Bu yüzden Filistinliler olaylara seyirci kalıyordu.
1964’te Kudüs’te kurulan Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) hemen ardından Arap devletleri tarafından tanındı. Bu devletler FKÖ’nün esasen kendi kontrollerinde kalmasını istiyordu.
Ama Filistinliler gerçekten bağımsız bir örgüt istiyordu ve 1969’da örgütün başkanlığını ele geçiren Yaser Arafat’ın amacı da buydu. Kendisine bağlı, beş yıl önce gizli olarak kurulmuş El Fetih örgütü, İsrail’e karşı operasyonlarıyla ün kazanıyordu.
El Fetih savaşçıları, 1968’de Ürdün’de İsrail birliklerine ağır kayıplar verdirdi.
1967 Savaşı
İsrail ve Arap komşuları arasında artan gerginlik, 5 Haziran 1967’de başlayan 6 Gün Savaşları’na yol açtı. Orta Doğu anlaşmazlığının çehresi bu altı günde değişti.
İsrail, Mısır’dan Gazze ve Sina Yarımadası’nı, Suriye’den de Golan Tepeleri’ni aldı. Ürdün güçlerini de Batı Şeria ile Doğu Kudüs’ten çıkardı.
Mısır’ın güçlü hava kuvvetleri, savaşın ilk günü saf dışı bırakıldı. İsrail uçakları, daha başlangıçta Mısır hava kuvvetlerini havalanamadan yerle bir etti.
Toprak kazanımları İsrail’in kontrolündeki alanı iki katına çıkardı. Zafer, İsrail ve yandaşları için yeni bir güven ve iyimserlik havası yaratıyordu.
BM Güvenlik Konseyi, 242 sayılı kararı aldı. Kararda, savaşla toprak kazanımı reddediliyor, son çarpışmalarda ele geçirdiği yerlerden İsrail’in çekilmesi isteniyordu.
BM’ye göre, bu savaşta 500 bin Filistinli daha mülteci haline geldi; Mısır, Lübnan, Ürdün ve Suriye’ye göç etti.
1973 Yom Kippur Savaşı
Yom Kippur, yani “Kefaret Günü”, Yahudilerin en önemli dini bayramı. 1967’deki savaşta kaybettikleri toprakları diplomatik yollardan geri alamayan Mısır ve Suriye, 1973’teki Yom Kippur bayramı sırasında İsrail’e karşı taarruza girişti. Bu çarpışmalar, Ramazan Savaşı diye de anılır.
Başlangıçta Mısır ve Suriye, Sina ve Golan Tepeleri’nde ilerleme kaydettiler. Üç hafta süren çarpışmalar sonunda bu durum değişti. İsrail neticede bazı yerlerde 1967’deki ateşkes hattının da ötesine geçti.
İsrail güçleri Golan Tepeleri’ni aşarak Suriye içinde ilerlemeye başladı. Gerçi sonradan bu toprakları bıraktılar. Mısır’da da, İsrail güçleri toprak kazandılar, Süveyş Kanalı’nın batı yakasına geçtiler.
ABD, Sovyetler Birliği ve BM, diplomatik müdahalelerle ateşkes anlaşmasına varılmasını sağladı.
Mısır ve Suriye, toplam 8 bin 500 asker kaybetti. İsrail’in can kaybı ise 6 bindi.
Savaş sonunda İsrail, askeri, diplomatik ve ekonomik destek açılarından ABD’ye daha da bağımlı hale geldi. Savaşın hemen ardından Suudi Arabistan, İsrail’i destekleyen ülkelere petrol ambargosu başlattı. Petrol fiyatları bütün dünyada hızla yükselirken küresel nitelikte bir ekonomik kriz baş gösterdi ve ambargo Mart 1974’e kadar sürdü.
Ekim 1973’te, BM Güvenlik Konseyi, 338 sayılı kararı aldı. Bunda, taraflardan, bir an önce çarpışmaları durdurmaları ve müzakerelere başlamaları isteniyordu.
1974 Arafat’ın BM’ye ilk gidişi
Arafat liderliğindeki FKÖ ile Ebu Nidal gibi, FKÖ dışındaki Filistinli örgütler, İsrail ve diğer hedeflere karşı 1970’lerde bir dizi eylem düzenledi.
Kara Eylül diye de bilinen Ebu Nidal’in örgütü, 1972 Münih Olimpiyatları’ndaki eylemde 11 İsrailli sporcuyu öldürdü.
Filistin’in tamamını “kurtarmak” için silaha başvuran FKÖ’nün lideri Arafat, bir yandan da BM’de barışçı çözümü savunduğunu anlatan ilk konuşmasını yaptı. Siyonist projeyi kınadı, ama ekledi: “Bugün bir elimde zeytin dalı, bir elimde kurtuluş savaşı veren birinin silahı var. Zeytin dalını düşürmeyin.”
Bu konuşma, Filistinlilerin uluslararası tanınma çabalarına büyük katkı sağladı. Bir yıl sonra ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan Harold Saunders, Arap-İsrail barışı müzakere edilirken Filistin halkının meşru çıkarlarının da hesaba katılması gerektiğini söylüyordu.
1977 – İsrail’de sağın yükselişi
İsrail’in 1948’de kuruluşunda İrgun ve Lehi gibi aşırı grupların katkısı büyüktü. Ama bu örgütlerin mirasçısı Herut (sonradan Likud adını alıyor) Partisi, 1977’ye kadar hiçbir seçim kazanamadı.
İsrail siyaseti bu tarihe kadar sol kanattaki İşçi Partisi’nin hakimiyetindeydi. Likud ideolojisi, İsrail idaresinin İngiliz mandasına dahil olan bütün topraklara, yani Ürdün de dahil Kutsal Kitap’ta anlatılan “Büyük İsrail’e” yayılmasını savunuyordu.
Eski İrgun lideri Menahem Begin başkanlığındaki yeni hükümet, Batı Şeria ile Gazze Şeridi’nde yerleşim açmayı hızlandırdı. Amaç 1967’de kazanılan toprakları ileride geri vermemek için gerekçeler sağlamaktı.
Tarım Bakanı Ariel Şaron bu faaliyetleri körükledi; Şaron 1981’e kadar yerleşimlerle ilgili bakanlar komisyonunun başındaydı.
1979 – İsrail ve Mısır barışı
Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat 19 Kasım 1977’de İsrail’e uçup Knesset’te, yani parlamentoda konuşma yapınca dünya şaşkına döndü.
İsrail’i tanıyan ilk Arap lider Sedat oldu. Yom Kippur Savaşı’nı daha dört yıl önce başlatan da kendisiydi. O savaş nihaî sonucu getirmemişti.
Mısır ve İsrail, 1978’de Camp David anlaşmalarını imzaladı. Metinde Orta Doğu’da barışın çerçevesi çiziliyordu ve buna Filistinlilere sınırlı özerklik verilmesi de dahildi. İkili barış anlaşmasını da Sedat ile Begin Mart 1979’da imzaladılar.
Sina yarımadası Mısır’a geri verildi.
İsrail’le kendi başına pazarlığa giriştiği için Mısır, Arap devletleri tarafından boykota uğradı.
Enver Sedat 1981’de kendi ordusundaki İslamcı unsurlar tarafından öldürüldü.
1982 – İsrail Lübnan’ı işgal ediyor
İsrail, Lübnan sınırına yakın yerleşim birimlerini saldırılardan korumak amacıyla bu ülkenin güneyine asker soktu. Ama Savunma Bakanı Ariel Şaron orduyu başkent Beyrut’a kadar götürdü; FKÖ’yü bu ülkeden çıkardı.
Sina’daki son İsrail birliklerinin geri çekilmesinin üzerinden daha iki ay bile geçmemişti. Lübnan işgali, Ebu Nidal örgütünün İsrail’in Londra büyükelçisine suikast girişimi üzerine başlatmıştı.
İsrail birlikleri Beyrut’a ağustos ayında vardı. Yapılan ateşkes anlaşması uyarınca FKÖ milisleri çekilince, Filistin mülteci kampları savunmasız kalmıştı.
İsrail güçleri 14 Eylül’de Beyrut etrafında birikirken, Hıristiyan Falanj milislerin lideri Beşir Cemayel, başkentteki karargahında bir bombanın patlamasıyla öldü. Ertesi gün İsrail ordusu Batı Beyrut’u işgal etti.
16 Eylül’den 18 Eylül’e kadar, İsrail’le ittifak yapan Falanjistler, Sabra ve Şatilla kamplarında yüzlerce Filistinliyi öldürdü. Neredeyse bir asrı bulan Ortadoğu mücadelesindeki en katlı katliamlardan biriydi bu. Şaron, savunma bakanlığından başka bir göreve geçmek zorunda kaldı. Çünkü 1983’te İsrail’de yapılan bir soruşturma, onun katliamı önlemek için harekete geçmediğine hüküm vermişti. Sabra ve Şatilla katliamları Ariel Şaron hakkındaki ”savaş suçlusu” iddialarının kaynağı.
Bazı görgü tanıkları, İsrail askerlerinin, Hıristiyan milislerin kamplarda neler yapacağından haberdar olduğunu, hatta olanları izlediğini anlatıyor.
1987-93 İntifada
İsrail işgaline karşı intifada, yani kitlesel ayaklanma Gazze Şeridi’nde başladı; kısa sürede Batı Şeria’ya yayıldı.
Protestolar, sivil itaatsizlik şekline büründü. Genel grevler düzenlendi, İsrail ürünleri boykot edildi, duvarlara yazılar yazıldı ve yollarda barikatlar kuruldu. Ama uluslararası ilgi toplayan protesto şekli, ağır silahlarla donanmış İsrail askerlerine taş atan Filistinlilerdi.
İsrail ordusu karşılık verdi; çok sayıda Filistinli sivil yaşamını yitirdi. 1993’e kadar süren protestolarda toplam can kaybı bini aştı.
1988 – FKÖ barışa kapıyı açıyor
İsrail büyük askeri gücüne rağmen 1987’de başlayan intifadayı durduramıyordu. Eylemleri İsrail işgali altında yaşayan Filistinlilerin tamamı destekliyordu.
1982’de Lübnan’dan sürüldükten sonra Tunus’a yerleşen FKÖ için de bu ayaklanma tehlike işaretiydi. Filistin “devrimi” hedefine dönük mücadelede dikkatler, FKÖ ve diaspora yerine işgal topraklarına dönmüştü. FKÖ başrolü kaybedebileceğini düşünmeye başladı.
Sürgündeki hükümet işlevi gören Filistin Ulusal Konseyi, Kasım 1988’de Cezayir’de toplandı ve 1947’deki Birleşmiş Milletler kararında yer alan ”iki devlet” çözümünü kabul etti. Oylamada kabul edilen kararda ayrıca terörizm kınanıyor; BM Güvenlik Konseyi’nin 242 sayılı kararına dayalı müzakere isteği dile getiriliyordu. 242 sayılı karar, ayrıca 1967’de, İsrail’in ele geçirdiği topraklardan çekilmesini öngörüyor.
ABD, FKÖ ile diyaloğa girişti. Ama İsrail hala FKÖ’yü terör örgütü olarak görüyor, muhatap almak istemiyordu. Bunun yerine İsrail Başbakanı Yitzak Şamir, kendi kaderini tayin hakkına ilişkin bir anlaşmaya varılmadan önce işgal topraklarında seçim yapılmasını önerdi.
1991 – Madrid Zirvesi
1991’de çıkan Körfez Savaşı FKÖ için felaket niteliğindeydi. Yaser Arafat, Irak’a destek verdiği için Körfez bölgesindeki zengin hamilerini kaybetmişti.
Irak’ın Kuveyt’i işgaline son verilmesi ardından ABD yönetimi Ortadoğu’da barış arayışına ağırlık verdi. Bu girişimler mâli olarak zayıflamış ve siyaseten tecrit edilmiş Arafat için, İsrail’deki muhafazakar Başbakan Yitzak Şamir’e oranla daha değerliydi.
ABD Dışişleri Bakanı James Baker’ın defalarca yaptığı ziyaretler, Madrid’de bir uluslararası zirve toplanmasına zemin hazırladı. Suriye katılmayı kabul etti; umudu, Golan Tepeleri’ni geri alacak müzakerelere girmekti. Ürdün de daveti kabul etti.
Ancak Şamir, terörist olarak gördüğü FKÖ ile doğrudan muhatap olmak istemiyordu ve bu yüzden önde gelen Filistinli simalardan oluşan bir Filistin-Ürdün heyeti oluşturuldu. Bu Filistinliler FKÖ üyesi değildi. Zirve öncesindeki günlerde ABD, İsrail’le ender görülen bir cepheleşme içindeydi. İşgal edilmiş topraklarda Yahudilere yerleşim birimlerinin inşa edilmesi yüzünden İsrail’in alacağı 10 milyar dolarlık kredi garantisini askıya almıştı.
30 Ekim’de başlayan tarihi zirveyi dünya izledi. Eski düşmanlara, yaklaşımlarını açıklamaları için 45’er dakikalık konuşma fırsatı verildi. Filistinliler, İsrail’le paylaşılan bir gelecek umudunu dile getirdi. Şamir Yahudi devletinin meşruiyetini anlattı. Suriye Dışişleri Bakanı Faruk el Şara ise Şamir’in ”terörist” geçmişini anlattı.
ABD zirveden sonra İsrail’in, Suriye ve Filistin-Ürdün heyetleriyle ayrı ayrı ikili görüşmelerde bulunması için hazırlık yaptı.
1993 – Oslo Barış Süreci
Haziran 1992’de İsrail’de sol kanadın, yani İşçi Partisi’nin iktidara gelmesi çok kuvvetli bir barış sürecini başlattı.
Sertlik yanlısı olarak gösterilen Başbakan Yitzak Rabin ile “güvercin” olarak gösterilen Şimon Peres ve Yosi Beilin, Filistinlilerle barışı konuşacak çok uygun bir ekibi oluşturuyordu. Körfez Savaşı’ndan sonra konumu zayıflayan FKÖ bu barış pazarlığından sonuç almayı umuyordu.
Washington’daki ikili görüşmeler tıkanınca İsrail, FKÖ’nün katılımına yönelik itirazını kaldırdı. Daha da önemlisi Dışişleri Bakanı Peres ve yardımcısı Beilin, Norveç’in girişimi olan gizli bir müzakere zemini kurma imkanını inceliyordu.
Washington’daki ikili görüşmelerden sonuç alınamayacağı anlaşılınca gizli Oslo kulvarı 20 Ocak 1993’te açıldı. Norveç’in Sarpsborg kasabasında görülmemiş ilerleme kaydedildi. Filistinliler işgal topraklarından aşamalı çekilmeye başlaması karşılığında İsrail devletini tanımayı kabul ediyordu.
Görüşmeler İlkeler Deklarasyonu’nu getirdi. Bu belge Washington’da imzalanırken, Arafat ile Rabin arasındaki tarihi tokalaşmayı 400 milyon insan canlı izledi.
1994 – Filistin Yönetimi’nin kurulması
İsrail ve Filistin Kurtuluş Örgütü, İlkeler Deklarasyonu’nun başlangıçta nasıl uygulanacağı konusundaki anlaşmayı Kahire’de 4 Mayıs 1994’te imzaladı.
İsrail, Gazze Şeridi’nin çoğunu terk ediyordu. Sadece Yahudi yerleşimleri ve etraflarındaki arazilerde İsrail varlığı sürecekti. Batı Şeria’da ise Eriha kentini Filistinliler’e bırakıyorlardı. Bu pazarlıklar güçlükle yürütüldü ve Batı Şeria’nın El Halil kentinde düzenlenen bir katliam neredeyse görüşmelerin kesilmesine yol açıyordu. Tarihi İbrahim Camii’nde sabah namazı kılan Filistinliler’in üzerine makineli tüfekle ateş açan Yahudi yerleşimci Baru Goldstein, 29 kişiyi öldürdükten sonra öldürülmüştü.
Anlaşmanın içinde de aşılması gereken zorluklar vardı. Metinde beş yıllık geçiş dönemi içinde İsrail ordusunun geri çekilme aşamaları yer alıyordu. Ama bu aşamalar çok zorlu pazarlıkların sonuç vermesine bağlıydı. Bunlar Filistin devletinin kuruluşu, Kudüs’ün statüsü, işgal edilmiş topraklardaki Yahudi yerleşimlerinin durumu ve 1948 ile 67 arasında göçe zorlanan 3,5 milyon Filistinli mültecinin ne olacağı gibi konulardı.
Barış sürecini eleştirenler 1 Temmuz’da susmuştu. Çünkü Yaser Arafat, Filistin topraklarına bu tarihte geri döndü, coşkulu kalabalık tarafından muzaffer bir eda ile karşılandı. Filistin Kurtuluş Ordusu, İsrail birliklerinin boşalttığı yerlere konuşlandırıldı. Filistin Ulusal İdaresi, yani özerk yönetimin başkanı olarak Yaser Arafat vardı artık. 1996’daki seçim de bunu tescil etti.
1995 – İkinci Oslo ve Rabin suikastı
Filistin yönetimi, Gazze Şeridi’ndeki ilk yılında zorluklarla boğuştu. Filistinli militanların bombalı eylemlerinde onlarca İsrailli öldü. İsrail özerk yönetimin topraklarına giriş çıkışları engelliyor; militanlara suikastlar düzenliyordu. Yeni yerleşim inşaatları da durmadı. Filistin Özerk Yönetimi kendi toplumunun öfkesini kitlesel gözaltılarla bastırmaya çalıştı. İsrail içinde ise barış sürecine tepkiler sağ kanattan ve dini gruplardan geliyordu.
Bu ortam içinde barış görüşmeleri yoğun çaba ile yürütülse de başlangıçta belirlenen takvime yetişilemiyordu. 24 Eylül’de 2. Oslo diye anılan anlaşma Mısır’ın Taba şehrinde ve Washington’da ayrı törenlerle imzalandı.
Bu anlaşma Batı Şeria’yı üçe bölüyordu.
1 – A Bölgesi: Batı Şeria’nın yüzde 7’sini oluşturan bu bölge, Doğu Kudüs ve El Halil haricindeki belli başlı yerleşim merkezlerini tam olarak Filistin idaresine bırakıyor.
2 – B Bölgesi: İsrail ve Filistinlilerin ortak kontrolüne bırakılan bu bölge Batı Şeria’nın yüzde 21’ini oluşturuyor.
3 – C Bölgesi: İsrail bu bölgeyi kontrol altında tutacak, ama aynı zamanda Filistinli tutukluları serbest bırakacaktı.
2. Oslo Anlaşması, Filistinlileri pek heyecanlandırmadı. İsrailli dinciler ise ”Yahudi toprağının” teslim edilmesine öfkeliydi. Öfke ve tahrik içeren bir kampanyaya hedef olan Başbakan Yitzak Rabin, bir aşırı dinci Yahudi tarafından 4 Kasım’da öldürüldü. Suikast bütün dünyaya şok dalgaları yaydı. “Güvercin” diye nitelendirilen ve bir türlü tamamlanamayan barış sürecinin mimarı Şimon Peres başbakan oldu.
1996-1999 Kilitlenme
1996 yılına girildiğinde anlaşmazlık yine kan dökülmesine yol açıyordu . Hamas örgütü İsrail içinde bir dizi intihar eylemleri düzenledi. İsrail, Lübnan’ı üç hafta süreyle bombaladı.
Peres 29 Mayıs’taki seçimlerde, sağcı Binyamin Netanyahu’ya kıl payı yenildi. Netanyahu, Oslo anlaşmalarına karşı çıkıyor, ”güvenlik içinde barış” tezini işliyordu.
Netanyahu işgal topraklarında yerleşim inşasının dondurulması kararını kaldırarak Arapları öfkelendirdi. El Aksa Camii’nin altına, arkeolojik amaçlarla bir tünel kazılması için izin verince de, tepkiler daha da şiddetlendi.
İsrail mevcut barış sürecini eleştirmesine rağmen ABD’nin artan baskısı sayesinde Ocak 1997’de El Halil şehrinin yüzde 97’sini Filistinlilere devretti. ABD’de 23 Ekim 1998’de imzaladığı Wye River Beyannamesi ise, Batı Şeria’dan çekilmenin sürmesini öngörüyordu.
Fakat Wye River’ın uygulanmasına ilişkin itirazlar, Ocak 1999’da İsrail’de iktidardaki sağ koalisyonun çökmesine yol açtı. 18 Mayıs’taki seçimlerin galibi İşçi Partili Ehud Barak’tı. İsraillilerle Araplar arasındaki 100 yıllık kavgayı sona erdirmeyi vaat ediyordu yeni başbakan.
Oslo anlaşmalarında öngörülen beş yıllık geçiş süresi, 4 Mayıs 1999’da sona erdi. Ama Yaser Arafat tek yanlı Filistin devleti ilanından vazgeçirildi. Amaç İsrail’deki yeni yönetimle pazarlığa yeniden başlanmasıydı.
2000 – İkinci intifada
Ehud Barak hükümetinin barışa ulaşacağına dair başlangıçta duyulan iyimserliğin temeli olmadığı zamanla anlaşıldı. Yeni bir Wye River sözleşmesi Eylül 1999’da imzalandı. Ama işgal topraklarından çekilme işleminin devam etmesi mümkün olmadı. Çünkü Kudüs’ün durumu, mülteciler, yerleşimler ve sınırlar gibi nihaî statü pazarlıkları sonuçsuz kalmıştı. Beş yıllık barış süreci sonunda pek bir şey elde edilememesi, Filistin halkında büyük bir bıkkınlık doğurdu.
Barak, Suriye ile barışa odaklandı. Bu alanda da başarı yoktu. Barak yine de İsrail’in 21 yıllık Lübnan macerasına son verdi.
Mayıs 2000’de İsrail’in Lübnan’dan çekilmesi, dikkatleri Yaser Arafat’a yöneltti. ABD Başkanı Bill Clinton ile Ehud Barak kademeli barış görüşmeleri yerine, bütün konularda hep birden sonuç almayı amaçlayan nihai pazarlığa girmeye zorlandı. Bu görüşmeler için ABD başkanının yazlığı Camp David seçildi. İki hafta süren görüşmelerde Kudüs’ün statüsü ve Filistinli mültecilerin geri dönüş hakları konusunda bir uzlaşmaya varılamadı.
Bunun getirdiği belirsizlik içinde, 28 Eylül’de muhalefetteki Likud Partisi’nin Netanyahu’dan sonraki lideri, yılların sağcı politikacısı Ariel Şaron, Mescid-i Aksa’nın bulunduğu kompleksi ziyaret etti. Bunun çok tahrik edici bir hareket olduğu söylendi. Filistinliler bu ziyareti protesto için gösterilere başladı. Ve gösteriler şimdi El Aksa intifadası diye anılan ayaklanmaya dönüştü.
2001 – Şaron’un dönüşü
2000 yılının sonuna gelinirken Başbakan Ehud Barak, giderek kanlı ve öfkeli bir hale gelen şiddet döngüsünün içinde buldu kendini. İsrail’in Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ndeki işgaline karşı intifada tırmanıyordu.
Çevresindeki koalisyon çökerken, Barak 10 Aralık’ta istifa etti. Halktan krizle mücadele konusunda yeni bir yetki istediğini söylüyordu. Ama 6 Şubat’taki seçimleri Ariel Şaron kazandı. İsrailli seçmen 90’lı yıllar boyunca süren ”barış için toprak” formüllerine arkasını dönmüştü. İsrail’in “Filistinli sorunu”na daha katı bir yaklaşımı savunuyorlardı artık.
Şaron, Filistinli militanlara karşı suikastlar, hava saldırıları ve Filistin idaresindeki topraklara düzenlenen baskınların ağır bastığı politikasını daha da şiddetlendirirken, can kaybı yükseliyordu. Filistinli militanlar ise İsrail şehirlerinde intihar eylemleri gerçekleştirdi.
ABD şiddet olaylarını durdurmak için uluslararası çabalara önderlik etti. Ayaklanmaya ilişkin uluslararası soruşturmayı, Amerikalı eski Senatör George Mitchell başkanlığındaki heyet yürüttü. CIA’nın eski Direktörü George Tenet ise ateşkesin nasıl uygulanabileceğine dair yaptığı görüşmeler sonunda bir öneri hazırladı. Ama bu girişimler döngüyü kıramadı.
2002 – Batı Şeria yeniden işgal altında
Birkaç dalga halinde gelen intihar saldırıları ardından, İsrail önce mart sonra da haziran aylarında Batı Şeria’nın neredeyse tamamını işgal etti. 2002 yılının büyük bir bölümünde Filistin kentleri sık sık baskına uğradı, birbirleriyle bağlantısı kesildi, kuşatıldı ya da uzun süreler sokağa çıkma yasağı altında kaldı.
Nisan ayında İsrail güçleri Batı Şeria’nın kuzeyindeki Cenin mülteci kampına girip bölgeyi ele geçirdi. Filistinliler, burada bir katliam yapıldığını iddia ettiler. Kendisi de ağır kayıp veren İsrail ordusu ise örgütlü bir direniş ile karşılaştığını belirterek burada sadece 52 Filistinlinin öldüğü konusunda ısrar etti.
Birleşmiş Milletler’in bu konuda hazırladığı bir rapor, “sivilleri tehlikeyle karşı karşıya bırakan şiddet olayları” dolayısıyla her iki tarafı da suçladı ama ortada bir katliam olmadığı sonucuna ulaştı. Uluslararası Af Örgütü ise İsrail ordusunun Batı Şeria’da Cenin ve Nablus’a düzenlediği operasyonlarda savaş suçu işlediği hükmüne vardı.
Dikkatlerin odaklandığı bir diğer merkez de Beytüllahim oldu. Beytüllahim’deki Mîlad Kilisesi’nde 5 hafta boyunca devam eden kuşatma, mayıs ayında, kiliseye sığınmış olan çok sayıda Filistinli arasındaki 13 militanın sürgüne gönderilmesiyle sona erdi.
İsrailli yetkililer 2002 yılı boyunca Gazze Şeridi ve Batı Şeria’da düzenlenen operasyonların amacının Filistinlilerin terör altyapısını yıkmak olduğunu kaydediyordu.
Ancak hızı kesilmiş de olsa intihar saldırıları yıl boyu devam etti.
Üst üste iki yıldır barış süreci durma noktasına gelmişti. Birleşmiş Milletler, Amerika Birleşik Devletleri, Rusya ve Avrupa Birliği’nden oluşan, “Dörtlü” Orta Doğu’da çözüme yönelik bir ‘yol haritası’ ile süreci yeniden canlandırmaya çalıştı.
2003 – Bush’un Ortadoğu politikası
Yol haritasının yayımlanması, içeriği üzerinde 2002 yılı boyunca devam eden pazarlıklar dolayısıyla gecikti. Belge ancak 2003 yılı nisanında Amerika öncülüğünde Irak’a düzenlenen operasyon sonrasında yayımlandı. Belgenin yayımlanmasına kadar da tüm diplomatik girişimler askıda kaldı.
2003 Haziran’ında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George W. Bush, Ortadoğu konusundaki siyasetini uzun süredir beklenen bir konuşmayla açıkladı.
Bush konuşmasında Filistinlilere ‘teröre taviz vermeyen’ bir lider belirlemeleri çağrısında bulundu.
Filistinli militan grupların yoğun müzakereler ardından haziran ayında ilan ettiği ateşkes ise ancak 7 hafta süreyle geçerli oldu.
2004 – Arafat’ın ölümü
İsrail’in hava saldırıları ve Filistinli militanların intihar saldırılarının yaşandığı bir yıl oldu. İsrail’in mart ve nisan aylarında Hamas’ın ruhani lideri Şeyh Ahmet Yasin‘le örgütün önde gelen isimlerinden Abdülazizi el Rantisi‘yi öldürmesi Filistinliler arasında büyük tepkiye neden oldu.
İsrail Başbakanı Ariel Şaron, Gazze’den yerleşimcileri ve askerleri çekme planını açıkladı.
Aynı yıl içinde İsrail Yüksek Mahkemesi, duvarın güzergahının değiştirilmesi gerektiğine hükmetti.
Temmuz ayında da Lahey Adalet Divanı duvarı yaşadışı ilan etti. Ancak İsrail bu kararlara rağmen duvar inşaasını sürdürdü.
Ekim ayının sonlarında rahatsızlanan Filistin lideri Yaser Arafat, 11 Kasım’da tedavi için götürüldüğü Fransa’da hayatını kaybetti.
Mahmud Abbas, Filistin Kurtuluş Örgütü liderliğine getirildi.
2005 – Gazze’den çekilme
Ocak ayında Filistin’de yapılan seçimler sonunda Mahmud Abbas özerk yönetimin başkanlığına getirildi.
Ariel Şaron ise, Gazze’den çekilme planı için hükümetinden onay aldı ve plan ağustos ayı sonunda yaşama geçirildi. Gazze’de bulunan yerleşimciler zorla bölgeden uzaklaştırıldı.
2006 – Hamas’ın zaferi
Ocak ayı başında beyin kanaması geçirerek komaya giren Ariel Şaron’un yerine gelen Ehud Olmert, Kadima adlı yeni bir parti kurdu.
Kadima, seçimler sonunda merkez sol İşçi Partisi ve aşırı Ortadoks Şas Partisi’yle koalisyon oluşturdu.
İlk başta güçlü bir kamuoyu desteğine sahip olan Olmert, Hizbullah’ın iki askeri kaçırması ardından temmuz ayında Lübnan’a savaş açtı ve Beyrut’un da aralarında bulunduğu bazı kentleri bombaladı.
Sonunda ilan edilen ateşkesin ardından Olmert, askerleri kurtarmayı başaramadığı ve savaşı yönetme biçimi nedeniyle ağır şekilde eleştirildi.
Filistin’de ise, ocak ayında düzenlenen seçimlerden Hamas ezici zaferle çıktı ve tek başına hükümet kurdu.
Ancak İsrail’in varolma hakkını tanıması ve şiddeti reddetmesi için baskı altında kalan Hamas’a yönelik uluslararası ambargo uygulandı.
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği, Hamas’ı gerekçe göstererek, Filistin’e mali yardımları durdurunca, Hamas hükümeti kamu çalışanlarının maaşlarını bile ödeyemez hale geldi.
Hamas’la El Fetih arasında tırmanan gerilim çatışmalara dönüştü; bu çatışmalar kimi gözlemcilere göre, Filistin’i bir iç savaşın eşiğine getirdi.
Geçen yılın mayıs ayında, tarafların üzerinde uzlaşabileceği bir siyasi zemin olması için İsrail cezaevlerinde bulunan önde gelen El Fetih ve Hamas’lı isimler, “cezaevi belgesi” olarak anılan bir bildirge hazırlamıştı.
Direnişin 1967’de işgal edilen topraklarla sınırlı tutulmasını ve İsrail’in üstü kapalı olarak tanınmasını öngören bildirgenin başta yarattığı heyecana rağmen, bu belge de anlaşmazlıkları gidermeye yetmedi.
Hamas’ın belgenin bazı noktaları üzerindeki itirazları karşısında Filistin lideri Mahmud Abbas, konuyu referanduma götüreceğini ilan etti.
Bu amaçla Hamas’a tanınan süreler tekrar tekrar uzatıldı, referandum kozu yerini erken genel seçime gitme tehdidine bıraktı, ancak Abbas bu adımları hayata geçirme aşamasına gelmedi.
2007 – Bush’un çağrısı
“İç savaş” endişeleri nedeniyle devreye giren Suudi Arabistan’ın aracılığıyla Mekke’de bir araya gelen Filistinli rakip gruplar Hamas ve El Fetih’in ulusal birlik hükümeti kurulması üzerinde anlaşmaya vardı.
Ancak İsmail Hanya başkanlığındaki hükümetin ömrü uzun olmadı. El Fetih’le Hamas arasında yaşanan çatışmalar sonunda, haziran ayında Hamas Gazze’nin kontrolünü ele geçirdi. Abbas hükümeti azletti. Hamas kontrolü altındaki Gazze’de hükümet kurdu, Mahmud Abbas ise, Selam Feyyad başkanlığında yalnızca Batı Şeria’yı kontrol edebilen bir hükümet kurdu.
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George Bush, temmuz ayı ortasında İsraillilerle Filistinliler arasında barış görüşmelerinin yeniden başlatılmasını tartışmak üzere uluslararası bir toplantı yapılması çağrısında bulundu.
Filistin ile İsrail tarafları “konferansın sonuç bildirgesi” konusunda uzlaşmakta zorlanınca toplantının yapılacağı yer ve tarihin açıklanması son dakikaya kaldı. Amerikalı yetkililer, kasım ayı ortasında konferansın 27 Kasım’da Annapolis kentinde düzenleneceğini açıkladı.
2008 – Hamas – İsrail ateşkesinin sonu
23 Ocak 2008: Gazze’den İsrail’deki sınır kasabalarına durmaksızın düzenlenen roket saldırıları sonucunda, İsrail’in Mısır’ın da desteğini alarak başlattığı ablukaya daha fazla dayanamayan Gazzeliler, Refah sınırındaki duvarları yıkarak temel ihtiyaçlarını satın alabilmek için Mısır tarafına geçtiler. 11 gün sonra, 3 Şubat’ta Mısır güvenlik güçleri geçişleri yasakladığında, toplamda 800 bine yakın Gazzeli Mısır’a girip çıkmıştı.
28 Şubat – 3 Mart 2008: İsrail’in Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda en az 117 Filistinli hayatını kaybetti, 200 Filistinli de yaralandı. Yaklaşık 800 Filistinlinin evi tahrip edildi. Kubbet-üs-Sahra Müslümanların en kutsal mekanlarından biri olarak kabul ediliyor.
14 Nisan 2008: Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi’nin askeri kanadının lideri İbrahim Ebu İlba İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybetti.
19 Haziran 2008: Mısır’ın arabuluculuğunda gerçekleşen müzakereler sonucu Hamas ile İsrail arasında altı aylık ateşkes imzalandı. Hamas roket atmama, İsrail de Gazze’ye yönelik ambargoyu kaldırma ve suikastları durdurma sözü vermişti.
19 Aralık 2008: Hamas ile İsrail arasındaki altı aylık ateşkes sona erdi. Ateşkes sürecinde ambargo hafifletilmediği gibi saldırılar azalsa da kesilmedi.
27 Aralık 2008: Roket saldırılarını gerekçe gösteren İsrail, mezuniyet töreninin yapıldığı bir polis merkezini vurarak aralarında Hamas’ın üst düzey güvenlik görevlilerinin de bulunduğu 140 polisi öldürdü ve Gazze Şeridi’nde “Dökme Kurşun Operasyonu”na başladı. 60 savaş uçağının katıldığı operasyonun sadece ilk saatlerinde 200’ü aşkın Filistinli hayatını kaybetti.
31 Aralık 2008: İsrail Ortadoğu Dörtlüsü’nün ateşkes çağrısını reddetti.
2009 – Gazze’ye kara operasyonu
1 Ocak 2009: İsrail uçakları Hamas’ın üst düzey liderlerinden Nizar Rayyan’ı evini bombalayarak öldürdü.
3 Ocak 2009: İsrail, Gazze Şeridi’nde kara operasyonuna başladı.
9 Ocak 2009: Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın görev süresi fiilen doldu. Ancak başkanlık seçimleri ertelendi.
15 Ocak 2009: Hamas hükümetinin İçişleri Bakanı Said Siyam, oğlu, erkek kardeşi ve ailesi ile birlikte İsrail’in füze saldırısında hayatını kaybetti.
16 Ocak 2009: Gazze’ye silah kaçakçılığının önlenmesi konusunda ABD ve İsrail dışişleri bakanları arasında bir anlaşma imzalandı.
18 Ocak 2009: 22 gün süren operasyonun ardından İsrail ateşkesi kabul ederek yerle bir ettiği Gazze Şeridi’nden çekilmeye başladı. Çekilme işlemi 21 Ocak’ta tamamlandı.
10 Şubat 2009: İsrail’de genel seçimler yapıldı. Tzipi Livni’nin Kadima Partisi Binyamin Netanyahu’nun Likud Partisi’nden bir milletvekilliği fazla çıkarsa da sağ partilerin çoğunluğu alması nedeniyle hükümeti kurma görevi Netanyahu’ya verildi. 31 Mart’ta Likud Partisi’nin aşırı sağ partilerle kurduğu koalisyon hükümeti İsrail meclisinden güvenoyu aldı.
14 Ağustos 2009: Gazze’nin Refah bölgesinde Hamas’a bağlı güvenlik güçleri ile El Kaide’yle bağlantısı bulunduğu iddia edilen Cünd-ü Ensarullah grubu arasında çıkan silahlı çatışmada, örgüt liderinin de aralarında bulunduğu 22 kişi öldü, en az 100 kişi yaralandı. Cünd-ü Ensarullah, Gazze’de bir “İslami Emirlik” ilan etmiş ve Hamas’ı dinden uzaklaşıp Batı’ya yanaşmakla suçlamıştı.
5 Kasım 2009: İsrail’in, Gazze’ye yönelik “Dökme Kurşun Operasyonu”nda orantısız güç kullanması nedeniyle savaş suçu işlemekle itham edildiği Goldstone Raporu, BM Genel Kurulu’nda kabul edildi.
13 Kasım 2009: 24 Ocak 2010’da yapılması planlanan devlet başkanlığı ve meclis seçimleri, Hamas yönetimindeki Gazze Şeridi’nde oylama işleminin gerçekleşemeyeceği gerekçesiyle Filistin Seçim Komisyonu tarafından ertelendi.
2010 – Mavi Marmara olayı
6 Ocak 2010: 6 Aralık’ta Britanya’dan yola çıkan ve insani yardım malzemesi taşıyan “Filistin’e Yol Açık” konvoyu, Gazze’ye ulaştı.
19 Ocak 2010: Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin Kassam Tugayları’nın kurucularından ve komutanlarından Mahmud el-Mebhuh, Dubai’de kaldığı bir otelde Mossad ajanları tarafından boğularak öldürüldü.
31 Mayıs 2010: “Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım” sloganıyla yola çıkan Gazze’ye Özgürlük Filosu’na İsrail donanması uluslararası sularda saldırdı. Mavi Marmara gemisindeki 9 Türkiyeli yardım gönüllüsü öldürüldü, 50’yi aşkın gönüllü de yaralandı.
Haziran 2010: Mavi Marmara katliamının ardından artan uluslararası baskılar karşısında Mısır, Refah Sınır Kapısı’nı üç yıl sonra süresiz olarak açarken; İsrail de 20 Haziran’da ambargoyu hafifletme kararı alarak Gazze’ye girebilecek malların listesini yeniledi.
2 Eylül 2010: İsrail’in Gazze’ye saldırması üzerine Aralık 2008’de rafa kaldırılan doğrudan barış müzakereleri, Filistin lideri Mahmud Abbas ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu tarafından Washington’da yeniden başlatıldı.
22 Eylül 2010: BM İnsan Hakları Konseyi yayınladığı raporda, İsrail’in 9 Türk’ün ölümü ile sonuçlanan Mavi Marmara baskınını “yasadışı, orantısız ve kabul edilemez gaddarlık” olarak nitelendirdi ve Filistin toprağına deniz ablukası uygulamasının “yasadışı” olduğunu belirtti.
2011 – UNESCO gerilimi
Eylül 2011: İsrail’in Gazze Şeridi’nde bir hafta boyunca düzenlediği hava saldırılarında 18 Filistinli yaşamını yitirdi.
23 Eylül 2011: Filistin Yönetimi, Birleşmiş Milletler’e tam üye ‘devlet’ statüsü kazanmak amacıyla BM Genel Sekreteri Ban ki-Mun’a başvurdu.
12 Ekim 2011: İsrail ve Hamas, beş yıldır esir olan asker Gilad Şalit ve binden fazla Filistinli mahkumun serbest kalması için anlaştı.
31 Ekim 2011: Filistin, UNESCO Genel Konferansı’nın kararı ile kurumun 194’üncü üyesi oldu.
1 Kasım 2011: ABD, Filistin’in UNESCO’ya üyelik başvurusu kabul edilince, örgüte Kasım 2011’de yapmayı planladığı 60 milyon dolarlık ödemenin iptal edildiğini duyurdu.
18 Aralık 2011: İsrail, Hamas ile Ekim 2011’de yaptığı esir değişim anlaşmasının ikinci aşaması çerçevesinde, kendi seçtiği 550 tutukluyu serbest bıraktı.
23 Aralık 2011: Filistinli gruplar Fetih ve Hamas, uzun süren fikir ayrılıklarının ardından birleşme yolunda önemli bir adım attı. Mısır’ın başkenti Kahire’de yapılan görüşmelerin ardından Hamas, Filistin Kurtuluş Örgütü bünyesine katılma kararı aldı.
2012 – Mısır arabulucu
3 Mart 2012: İsrail’in, Gazze Şeridi’nde dört gün boyunca düzenlediği ve 25 Filistinlinin öldüğü operasyonlar sonrasında, taraflar Mısır’ın arabuluculuğunda anlaşmaya vardı.
21 Mayıs 2012: Gazze Şeridi’ni 2007 yılından bu yana kontrolü altında tutan Hamas ile Filistin Kurtuluş Örgütü şemsiyesi altındaki en büyük grup Fetih, Filistin’de hükümet kurulması konusunda ilk adımı attı.
30 Kasım 2012: BM Filistin’e, BM’de üye olmayan gözlemci devlet statüsünü verme kararını aldı. BM Genel Kurulu’ndaki oylamada BMGK’nın beş daimi üyesinden Fransa, Rusya ve Çin bu kararı desteklerken İngiltere çekimser kaldı ABD ise hayır oyu kullanmıştı.
2013 – Kudüs için görüşmeler
29 Temmuz 2013: İsrail ve Filistinliler bugün Amerika Birleşik Devletleri’nin arabuluculuğunda üç yıl aradan sonra ilk doğrudan barış görüşmeleri başlayacağı duyuruldu. Görüşmenin konusu İsrail hükümetinin Kudüs’ün bölünmesini karşı çıkmasıydı. İsrail’in talebi Kudüs’ün Yahudi halkının siyasi ve dini merkezi olması ve 1980’de çıkartılan İsrail Temel Yasası’ndaki ‘Tam ve birleşik Kudüs İsrail’in başkentidir’ ifadesinden geri adım atmamak. Filistin’in talebi ise Ürdün tarafından işgal edilen, daha sonra 1967 savaşının ardından İsrail’in ilhak ettiği Doğu Küdüs’ün Filistin devletinin başkenti olması. Dönemin ABD başkanı Barack Obama İsrail’in Doğu Kudüs’ü ilhakını tanımıyordu ve büyükelçiliğini Tel Aviv’de tutuyordu.
26 Ağustos 2013: Batı Şeria’daki Kalandiye mülteci kampında İsrail polisinin üç Filistinli’yi öldürmesi ardından, bugün Eriha’da iki taraftan yetkililerin biraraya geleceği barış görüşmeleri askıya alındı.
2014 – İsrail’in 51 günlük saldırısı
7 Temmuz 2014: İsrail Gazze’ye yönelik 51 gün sürecek saldırılarını başlattı. Saldırılarda 530’u çocuk 302’si kadın 2 bin 100’den fazla Filistinli öldü, 10 binden fazla Filistinli de yaralandı. İsrail tarafında ise 64’ü asker 70 İsrailli öldü, 720 İsrailli de yaralandı.
27 Temmuz 2014: İki taraf için geçerli 12 saatlik ateşkes ilan edildi. Fakat İsrail ateşkesin üzerinden 2 saat geçtikten sonra ateşkesi ihlal edip kara saldırısına devam etti.
2015 – Filistin’den UCM’ye İsrail hakkında suç duyurusu
01 Nisan 2015: Filistin, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) resmen üye oldu.
25 Haziran 2015: Filistin, UCM’ye İsrail hakkında suç duyurusunda bulundu. Filistin yönetimi, biri İsrail’in son Gazze savaşı diğeri ise yasadışı yerleşim faaliyetleri ile ilgili mahkemeye iki ayrı dosya sunmuştu.
31 Aralık 2015: Birleşmiş Milletler 2015 İsrail-Filistin raporu yayınladı. Rapora göre İsrail 2015 yılında 170 Filistinliyi öldürdü, 15 bin 377’sini yaraladı. İsrail son bir yıl içinde Batı Şeria ve Kudüs’te Filistinlilere ait 539 ev ve tesisi de yıktı.
2016 – BM Güvenlik Konseyi kararı
30 Kasım 2016: 30 Kasım 2016: Rusya, İsrail-Filistin sorunu konusunda açıklama yaptı. Putin, İsrail-Filistin müzakerelerine yeniden başlanması çağrısı yaptı ve 1967 sınırlarına tabi ve başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulmasını desteklediklerini vurguladı.
23 Aralık 2016: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, İsrail’in işgali altındaki Filistin topraklarında yasadışı tüm yerleşim faaliyetlerini “hemen ve tamamen” durdurmasını öngören karar tasarısını kabul etti. Güvenlik Konseyi üyesi 15 ülkeden 14’u karar tasarısı için ‘evet’ oyu verirken, veto hakkı bulunan ancak bu hakkı kullanmayan ABD ‘çekimser’ oy kullandı. İsrail BMGK’nın kararına uymayacağını açıklarken ABD’ye çok sert tepki gösterdi.
2017 – Mescid-i Aksa abluka altında
14 Temmuz 2017: İsrail polisi Cuma günü sabah saatlerinde Mescid-i Aksa’da silahlı saldırıda bulunduğunu iddia ettiği üç Filistinliyi öldürdü, olayda yaralanan iki İsrail polisi de hayatını kaybetti.
Bu olay üzerine Mescid-i Aksa’nın da içinde bulunduğu Harem el Şerif bölgesine giriş-çıkışlar iki gün boyunca yasaklandı. Açıldığında ise giriş noktalarına metal detektörleri yerleştirildi. Dedektörleri protesto eden Filistinliler, Doğu Kudüs’ün sokaklarında namaz kılmaya başladı.
Gerilim arttı Doğu Kudüs’te hem de Batı Şeria’da protestocu Filistinlilere İsrail polisi müdahale etti ve toplamda dört Filistinli öldürüldü. Ardından bir Filistinli, üç İsrailli sivili bıçaklayarak öldürdü.
6 Aralık 2017: ABD Başkanı Trump, İsrail’in başkenti olarak Kudüs’ü tanıdıklarını belirterek, İsrail ABD Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşıyacaklarını açıkladı.
2018 – İsrail ordusu 59 Filistinliyi öldürdü
3 Ocak 2018: İsrail Parlamentosu (Knesset) ‘Birleşik Kudüs’ yasasını kabul etti. Birleşik Kudüs yasası 3 saatten fazla süren tartışmalı oturumun ardından, 51’e karşı 64 oyla kabul edildi. Bu yasayla İsrail’in işgal altında tuttuğu Doğu Kudüs dahil şehrin herhangi bir kısmından çekilmeyi neredeyse imkansız hale getirilmiş oldu. Yasaya göre çekilmeyi onaylamak için parlamentoda en az üçte iki çoğunluk yani 80 milletvekilinin onayı aranacak. Knesset’te toplam 120 sandalye bulunuyor. Yasa aynı şekilde, 61 Knesset üyesi oy kullanmadıkça gelecekte yasanın yürürlükten kaldırılmayacağını kapsayan bir madde içeriyor.
19 Mart 2018: Kudüs’te İsrailli bir güvenlik görevlisini bıçakla ağır yaralayan bir Filistinli vatandaşı açılan ateş sonucu öldürüldü. İsrail basınına göre, 30 yaşındaki güvenlik görevlisi hastaneye kaldırıldıktan sonra yaşamını yitirdi. Saldırganın 28 yaşındaki Filistinli Abdurrahman Beni Fazıl olduğu açıklandı.
14 Mayıs 2018: ABD Başkanı Donald Trump’ın ABD Büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararı almasının ardından binanın açılışı yapıldı. ABD Büyükelçiliği açılışı ve Nakba’nın (Büyük Felaket) 70. yılı nedeniyle Gazze’de iki gün boyunca yapılacak protesto gösterileri için henüz hazırlık yapılırken İsrail askerleri göstericilere saldırdı. 59 Filistinli İsrail askerleri tarafından öldürüldü.
19 Temmuz 2018: İsrail parlamentosu, ülkeyi öncelikle bir Yahudi devleti olarak nitelendiren tartışmalı kanunu kabul etti. ‘Ulus Devlet’ kanunu Yahudilerin milli bir özgür irade hakkı olduğunu öne sürerek İbraniceyi Arapçanın üzerinde bir dil kabul edip resmi dil olmasını sağlıyor. Arap milletvekilleri parlamentoda buna öfkeyle karşılık verdi.
12 Kasım 2018: 11 Kasım 2018’de İsrail Savunma Kuvvetleri’nin Güneydoğu Gazze Şeridi’nde yaptığı baskın sırasında yedi Filistinli militanın öldürülmesiyle şiddet yeniden alevlendi. Bir IDF memuru öldürüldü ve bir diğeri yaralandı. Gazze’den bir düzineden fazla roket atıldı ve bunların üçü düşürüldü. Yoğun çatışma ardından 13 Kasım 2018’de ateşkes kararlaştırıldı.
4 Aralık 2018: 22 yaşındaki bir zihinsel engelli olan Filistinli Mohammad Hossam Abdel Latif Habali, 4 Aralık 2018’de Batı Şeria’da İsrail sınırına yakın Tulkarim’de İsrailli askerler tarafından vurularak öldürüldü.
2019 – Sızan görüntüler sembol oldu
6 Mart 2019: İsrail askerlerinin eşlik ettiği bir grup yerleşimci El-Halil kuzeyindeki Halhul’daki Nebi Yunus Camii’ne saldırdı. Askerler Filistinli protestoculara plastik mermilerle ateş ederek ikisini yaraladı.
20 Mart 2019: 23 ya da 26 yaşında olan Wadi Fukinli Ahmad Jamal Manasra, Beytüllahim yakınlarındaki El-Khader köyünün güney girişindeki al-Nashash kontrol noktasında Filistinli bir aileye yardım etmeye çalışırken vurularak öldürüldü. Filistinli ailenin bir bireyi de İsrailli askerler tarafından öldürüldü.
3 Kasım 2019: Sınır polisinin silahsız bir Filistinliyi sırtından sünger uçlu mermiyle vurduğunu gösteren bir buçuk yıl öncesine ait görüntüler ortaya çıktı. Polisler silahlarını doğrultarak ve bağırarak olay yerini terk etmesi gerektiğini söylerken arkasını dönüp uzaklaşan Filistinli, polislerden biri tarafından sırtından vuruluyor. İsrail
Sınır polisi, silahı ateşleyen memurun eylemlerini kınadıklarını ve sınır polislerini tümüyle temsil etmediğini söyledi. Eğlenmek için adamı vurduğuna inanılan polis üst düzey yöneticilerin olayı keşfetmesiyle polislikten atıldı ve diğer memurlar ise olayı bildirmedikleri için disiplin cezasına çarptırıldı.
10 Kasım 2019: Gazze’de düzenlenen Büyük Dönüş Yürüyüşü sırasında 14 yaşındaki Filistinli bir çocuk biber gazıyla
vuruldu.
2020 – “Fiyat etiketi” çatışmaları
2020 yılı İsrail-Filistin çatışmaları açısından “fiyat etiketi çatışmaları” olarak adlandırılıcaktı. Filistinli nüfusu hedef alan ve İsrailli güvenlik güçleri, The New York Times ‘a göre , “Yerel Filistinlilerden veya İsrail güvenlik güçlerinden herhangi biri için bir fiyat belirleyen radikal İsrailli yerleşimciler Tarafından Yerleşim girişimlerine karşı örnek eylem” olarak tanımlanacaktı. Wall Street Journal , terimin “köktendinci İsrailli gençlerin Batı Şeria’daki Filistinlilere yönelik bir intikam kampanyasına” atıfta bildiklerini belirtiyor.
24 Ocak 2020: Doğu Kudüs’ün Beit Safafa semtindeki bir cami yakıldı ve duvarlara İbranice grafitiler püskürtüldü. İsrail polisi, bunun Batı Şeria’nın kuzeyindeki Kumi Ori karakolundan aşırılık yanlısı yerleşimciler tarafından düzenlenen bir “fiyat etiketi saldırısı” olduğundan şüpheleniyordu.
6 Şubat 2020: Dozerli İsrail askerleri, Ocak 2018’de bir İsrailli yerleşimciyi öldürmekten suçlu bulunan Filistinli tutuklu Ahmed Kunba’nın evini yıkmak için kuzey Batı Şeria’da Cenin’e girdi. Askerler ve yerel halk arasında çatışma çıktı. İsrail Sınır Polisi, Filistinli 45 yaşındaki Shadi Benanna’yı Kudüs’teki Tapınak Dağı’nın kapısında vurarak öldürdü.
Kudüs’teki arabalı saldırıda çoğu İsrail askeri olmak üzere en az 14 kişi yaralandı. Birinin durumu ağırdı. Sürücü olay yerinden kaçtı. Hamas, saldırıyı Trump barış planına “pratik bir yanıt” olarak tanımladı.
11 Şubat 2020: 170 arabanın lastikleri kesildi ve İsrail’in kuzeyindeki Filistin kasabası Jish’deki bir caminin duvarlarına Filistin karşıtı grafitiler püskürtüldü. Başbakan Benjamin Netanyahu, şüpheli fiyat etiketi saldırısını kınadı.
15 Şubat 2020: Dokuz yaşındaki Filistinli Malik Eissa, İsrail polisi tarafından Doğu Kudüs’teki ayaklanmalara katıldığı iddia edilerek yüzünden vuruldu, sol gözünü kaybetti. Sakinleri okuldan eve döndüğünü iddia ediyor.
12 Mayıs 2020: İsrail askeri Amit Ben Yigal Cenin Valiliği’ndeki Ya’bad isyanı sırasında 49 yaşındaki Nazmi Abu Bakr tarafından kafatasına taş atılarak öldürüldü.
29 Mayıs 2020: 37 yaşındaki Fadi Adnan Samara Qa’d İsrail askerleri tarafından öldürüldü. PCHR tarafından edinilen bilgiye göre Qa’d, ailesini almak için Salfit’teki el-Saweya’ya gidiyordu. Askerlerle 16:30 civarında karşılaştı ve o sırada aracının kontrolünü kaybetmesi sonucu askerler Qa’d’ın arabasına ateş açarak onu yaraladı. Tıbbi yardım verilmedi.
30 Mayıs 2020: 32 yaşındaki otistizm sendromlu Filistinli Eyad al-Hallaq Kudüs’teki Aslan Kapısı kontrol noktası yakınlarında İsrail polisi tarafından vurularak öldürüldü.
4 Ağustos 2020: İsrailli yerleşimciler iki Filistinli aracı ateşe verdiler ve kuzey Batı Şeria’daki Qalqilya Valiliği Fara’ata’da duvarlara “Fiyat etiketi” yazdılar. Yerel kaynaklara göre yerleşimciler yakınlardaki Havat Gilad yerleşiminden geldi.
6 Kasım 2020: Hirbet Humsa el-Fawqa’nın Bedevi köyünün yıllar içinde en büyük yıkımla yerle bir edilmesinin ardından 41 çocuk da dahil olmak üzere 73 Filistinli yerinden edildi. Filistin Başbakanı Muhammed Shtayyeh, İsrail’i dünyanın dikkatinin dağıldığı Amerika Birleşik Devletleri’nde seçim günü için yıkımı planlamakla ve özellikle bu zamana denk getirmek ile suçladı.
2021 – Çatışmalarda yeni dönem
15-16 Nisan 2021: İsrail ile Filistin bölgesi arasında görece bir sakinlik döneminin ardından hava saldırılarıyla karşılık veren İsrail’e roketler atılmaya başlandı.
20 Nisan 2021: Kudüs’te, TikTok video paylaşım uygulamasında Ortodoks Yahudilere Filistinliler tarafından kaydedilen saldırılara öfkelenen Yahudi gençler, Araplara saldırırken ve Filistin karşıtı sloganlar atarken görüntülendi.
23 Nisan 2021: “Araplara Ölüm” diyen yüzlerce aşırı milliyetçi Yahudi Şam Kapısı’na yürüdü. Şantiyede Filistinlilerle polis arasında iki grubu ayırmaya çalışan çatışmalarda düzinelerce insanı yaralandı.
İki taraf arasındaki şiddet şehrin diğer bölgelerine de yayılmaya başladı.
24 Nisan 2021: Hamas, Gazze’den İsrail’e düzinelerce roket atarak misilleme amaçlı hava saldırıları düzenledi.
2 Mayıs 2021: El Fetih hizbi ve Hamas, Filistinli ailelerin Doğu Kudüs’ün Şeyh Jarrah bölgesindeki evlerinden Yahudi yerleşimciler tarafından planlanan çıkarılma tehdidini kınadı. Hamas, Arapları orada “direniş kalkanları” oluşturmaya çağırdı.
Takip eden günlerde, polis ve protestocular, Filistinlilerin öfkesinin odak noktası haline geldiği için sahada defalarca çatışmaya başladı.
4 Mayıs 2021: Gazze’deki militanlar, birbirini izleyen günlerde İsrail’e ateş balonları göndermeye başladı.
7 Mayıs 2021: Batı Şeria’nın kuzeyindeki İsrail güvenlik güçlerine ateş açtıktan sonra iki silahlı Filistinli vurularak öldürüldü. İsrailli yetkililer, grubun İsrail’de “büyük bir saldırı” gerçekleştirmeyi planladığını söylüyor.
Daha sonra Cuma namazının ardından – Ramazan’ın sonuncu günü- El Aksa cami yerleşkesinde 200’den fazla kişinin yaralanmasına yol açan büyük çatışmalar çıktı. İsrail polis gücü “isyan dağıtma araçları” kullandığını öne sürdü.
12 Mayıs 2021: Gazze’nin Tel el-Hava semtine yönelik İsrail hava saldırısında dört aylık hamile olan gazeteci Reema Saad ve dört yaşındaki oğlu Zaid hayatını kaybetti.
14 Mayıs 2021: BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisinden (OCHA) yapılan açıklamada, Gazze’de süren çatışmalar nedeniyle 10 bine yakın Filistinlinin evlerini terk etmek zorunda kaldığını açıkladı.
15 Mayıs 2021: İsrail savaş uçakları, Gazze Şeridi’nde uluslararası medya kuruluşlarının bulunduğu 13 katlı binayı bombaladı, bina tamamen çöktü.
16 Mayıs 2021: BM Güvenlik Konseyi çatışmalar için toplanırken, Gazze’deki Filistinli yetkililer, Pazar gününün İsrail ile mevcut çatışmanın başlamasından bu yana en ölümcül gün olduğunu söylediler.
20 Mayıs 2021: İsrail ve Hamas, Mısır arabuluculuğunda bir ateşkes kararı aldı. 11 gün süren çatışmalarda Gazze Şeridi’nde 66’sı çocuk olmak üzere 254 Filistinli hayatını kaybetti, 2 bine yakın kişi yaralandı. İsrail’de ise 2’si çocuk olmak üzere 12 kişi hayatını kaybetti.
28 Temmuz 2021: İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), İsrail’in mayıs ayında Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda savaş hukukunu ihlal ederek “açıkça savaş suçu işlediğini” belirtti.
6 Eylül 2021: İsrail’de altı Filistinli tutuklu, “Çelik Kasa” olarak bilinen yüksek güvenlikli Gilboa hapishanesinden tünel kazarak kaçtı. “İnsan avı” başlatan İsrail güvenlik güçleri, 11 Eylül’e kadar altı Filistinliyi yakaladı.
2022 – Batı Şeria için “en ölümcül yıl”
6 Ocak 2022: İşgal altındaki Batı Şeria’ya bağlı Nablus yakınlarındaki Balata mülteci kampına baskın düzenleyen İsrail güçleri, 21 yaşındaki bir Filistinliyi öldürdü.
12 Ocak 2022: Batı Şeria’nın Ramallah kentine bağlı Celceliye Köyü’nde yaşayan ABD vatandaşı Filistinli Ömer Esad (80) İsrail polisinin gözaltında uyguladığı şiddet sonucu hayatını kaybetti. ABD Dışişleri Sözcüsü Ned Price, “Bu olaya açıklık getirmek için İsrail hükümetiyle de temas halindeyiz ve görmüş olabileceğiniz gibi İsrail Savunma Kuvvetleri konuyla ilgili devam eden bir soruşturma olduğunu belirtti ve bu olayın koşullarıyla ilgili kapsamlı bir soruşturmayı destekliyoruz” dedi.
24 Ocak 2022: İsrail güçlerinin, Kudüs’ün kuzeydoğusundaki Kalandiya Mülteci Kampı’na düzenlediği baskında attığı gaz bombasından etkilenen Filistinli Fehmi Hamad (57) hayatını kaybetti.
8 Şubat 2022: İsrail özel kuvvetleri, işgal altındaki Batı Şeria’nın kuzeyinde yer alan Nablus kentindeki El-Mahfiye Mahallesi’ne sivil bir araçla baskın yaptı ve Filistinlilerin bulunduğu bir araca silahlı saldırı düzenledi. Araçta yer alan Eşref Mubaslat, Ethem Mebruk (26) ve Muhammed ed-Dahil (21) adlı Filistinliler öldürüldü.
14 Şubat 2022: İsrail ordusu, Cenin kenti yakınlarındaki Sile el-Harisiye köyüne buldozer eşliğinde 4 evi yıkmak hedefiyle baskın düzenledi. Evlerinin yıkılışına engel olmak amacıyla direnen Filistinli gençlere yönelik İsrail saldırısında başından vurulan Muhammed Ebu Salah (17) hayatını kaybetti.
29 Mart 2022: Filistinli Ziya Hamaraşe (27), İsrail’in başkenti Tel Aviv’in dış mahallerinden Bnei Brak’ta yaptığı silahlı saldırıda 5 kişiyi öldürdü. Hamaraşe, İsrail güçleriyle girdiği çatışmadan öldürüldü. Çatışmalarda yaralanan İsrailli bir subay da aldığı yaralardan dolayı öldü. Saldırının sorumluluğunu El-Fetih’in silahlı kanadı El-Aksa Şehitleri Tugayları üstlendi.
7 Nisan 2022: Filistinli Raad Hazem (29), Tel Aviv’in Dizengoff Caddesi’nde düzenlenen silahlı saldırıda üç İsrailliyi öldürdü, dokuz kişiyi yaraladı. İsrail polisi, bir gün sonra Hazem’in çatışmada öldürüldüğünü duyurdu.
10 Nisan 2022: İsrail askerleri, işgal altındaki Batı Şeria’nın Beytüllahim kenti yakınlarındaki el-Hadar beldesinde Filistinli Muhammed Ali Guneym’i (21) ateş açarak öldürdü. Beytüllahim kenti yakınlarında İsrail askerleri, kendilerine yaklaşan 47 yaşındaki Filistinli bir kadını, ‘dur’ emrine uymadığı gerekçesiyle ateş açarak yaraladı. Silahsız olduğu anlaşılan kadın, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. El-Halil kentinde ise İsrail askerleri bıçaklı saldırıda bulunduğu iddiasıyla Filistinli bir kadını ateş açarak öldürdü.
15 Nisan 2022: İsrail güçleri, Kudüs’teki Haram-i Şerif’e baskın düzenledi ve 60’ı çocuk 470 Filistinliyi tutukladı. Filistin Kızılayı, Ramazan ayı ve Yahudiler’in Hamursuz Bayramı’nın aynı döneme gelmesi nedeniyle gerilimin arttığı Kudüs’teki Harem-i Şerif’te İsrail polisiyle çatışmalar sırasında en az 152 sivilin yaralandığını açıkladı.
26 Nisan 2022: İsrail güçlerinin, Batı Şeria’nın doğusundaki Eriha’da bulunan Akabat Cebir mülteci kampına düzenlediği baskında 20 yaşında bir Filistinli öldürüldü.
29 Nisan 2022: İsrail polisi, Ramazan ayının son cuma günü Mescid-i Aksa’da Filistinlilere yönelik müdahalesinin ardından çatışmalar yaşandı. İsrail saldırılarında 42 Filistinli yaralandı.
5 Mayıs 2022: İsrail’e bağlı Kudüs Yüksek Mahkemesi, işgal altındaki Batı Şeria’nın güneyinde yer alan El-Halil kentine bağlı Mesafir Yatta bölgesinin, “İsrail ordusuna ait eğitim alanları” sayılmasına karşı Filistinlilerin yaptığı itiraz başvurusunu reddetti. Bölge sakinlerinin tehciri anlamına gelen karar nedeniyle buradaki Filistinlilere ait meskenlerin yıkılması ve 4 binden fazla kişinin yerinden edilmesinin an meselesi olduğu belirtiliyor.
5 Mayıs 2022: İsrail’in Merkez bölgesindeki Elad kentinde meydana gelen bıçaklı saldırıda üç kişi hayatını kaybetti. İsrail’in ‘Bağımsızlık Günü’nde meydana gelen saldırıda ikisi ağır olmak üzere dört kişi de yaralandı. Ağır yaralılardan biri, saldırıdan sekiz ay sonra, Şubat 2023’te hayatını kaybetti.
9 Mayıs 2022: Filistin Sağlık Bakanlığı, ocak ayından bu yana 49’u Batı Şeria’dan ve 1’i Gazze Şeridi’nden olmak üzere 50 Filistinlinin İsrail tarafından öldürüldüğünü açıkladı.
11 Mayıs 2022: İsrail ordusunun Cenin mülteci kampına düzenlediği baskını takip eden El-Cezire muhabiri Şirin Ebu Akile (51) İsrail askerleri tarafından vurularak hayatını kaybetti.
12 Mayıs 2022: İsrail, işgal altındaki Batı Şeria’da yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinde 2 bin 791 yeni konut inşasını onayladı. Karar, BM ve AB tarafından kınandı.
25 Mayıs 2022: İşgal altındaki Batı Şeria’ya bağlı Nablus’taki Yusuf Peygamber’in gömülü olduğu düşünülen türbenin yakınında çıkan çatışmalarda İsrail güçleri 16 yaşındaki bir Filistinliyi öldürdü, 88 Filistinli yaralandı.
27 Mayıs 2022: İsrail güçleri, işgal altındaki Batı Şeria’ya bağlı Beytüllahim yakınlarındaki El-Kadir’deki eylemlerde kendilerine taş atan Filistinli gruba ateş açtı, 15 yaşındaki bir Filistinli vurularak öldürüldü.
1 Haziran 2022: Filistin Sağlık Bakanlığından yapılan açıklamada, “31 yaşındaki Gufran Veresane, El-Halil’in kuzeyindeki El-Arub Mülteci Kampı yakınlarında işgal askerlerinin ateşlediği kurşunun isabet etmesi sonucu şehit oldu” ifadeleri kullanıldı. İsrail ordusu ise yaptığı açıklamada, genç kadının “bıçaklı saldırı girişiminde bulunduğunu” ileri sürdü.
Filistin Yönetimi Sözcüsü İbrahim Mulhim, “Filistinli Gufran Veresane’nin öldürülmesi, (Al Jazeera muhabiri) Şirin Ebu Akile ve diğerlerinin şehit edilmesiyle aynıdır. Hiçbirinin affı yok ve zaman aşımına uğramayacak. Er ya da geç failler adalete teslim edilecek” dedi.
2 Haziran 2022: İsrail güçleri, Batı Şeria’nın Cenin kentine bağlı Yabad beldesine baskın yaptı, 29 Mart’ta Bnei Brak saldırısını gerçekleştiren Ziya Hamarşe’nin evini patlayıcılar kullanarak yıktı.
İsrail ordusu, yıkıma tepki gösteren Filistinlilere ateş açtı. Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail ordusunun Cenin yakınlarındaki Yabad köyüne düzenlediği baskında, göğüs bölgesinden vurulan Filistinli Bilal Kabehe’nin (24) yaşamını yitirdiği, 3’ü ağır 6 Filistinlinin de yaralandığını açıkladı.
Aynı şekilde, İsrail ordusu, Batı Şeria’nın güneyindeki Beytüllahim kentinde bulunan Dehişe Mülteci Kampı’na gece saatlerinde düzenlediği baskında bir Filistinli öldürüldü.
7 Haziran 2022: Avrupa Birliği Temsilcisi Yardımcısı Maria Velasco’nun da aralarında bulunduğu heyet, Doğu Kudüs’ün Silvan beldesindeki Vadi Kaddum bölgesini ziyaret etti. Velasco, “İşgal altındaki Doğu Kudüs’te devam eden yıkım ve tahliye uygulamalarının uluslararası insancıl hukuku ihlal ettiğini ve sona erdirilmesi gerektiğini” teyit etti.
9 Haziran 2022: İşgal altındaki Batı Şeria’nın güneyindeki Halhul beldesine baskın düzenleyen İsrail güçleri, 27 yaşındaki bir Filistinli öldürdü.
18 Haziran 2022: Filistinli direniş grupları Gazze Şeridi’nden İsrail’in Aşkelon kentine roket attı. Roket saldırılarını engelleyen İsrail ordusu, Gazze’ye hava saldırılarıyla karşılık verdi.
24 Haziran 2022: İsrail güçleri, işgal altındaki Batı Şeria’nın Ramallah kentine bağlı Silvad beldesinde “yoldan geçen arabalara taş atarak sivilleri tehlikeye attığını” öne sürdüğü 16 yaşındaki bir Filistinliyi vurdu. Filistinli genç aldığı yaralar nedeniyle ertesi gün hayatını kaybetti.
2 Temmuz 2022: İşgal altındaki Batı Şeria’nın Cenin kentine bağlı Caba beldesine baskı düzenleyen İsrail ordusu, 17 yaşındaki bir Filistinliyi vurdu. Filistinli genç aldığı yaralar nedeniyle ertesi gün hayatını kaybederken İsrail, öldürülen Filistinlinin askerlere “molotof kokteyli attığını” öne sürdü.
11 Temmuz 2022: BM’nin Çocuklar ve Silahlı Çatışma (CAAC) raporuna, 2021’de İsrail güvenlik güçleri 78 Filistinli çocuğu öldürdü, 982 çocuğu sakat bıraktı ve 637 çocuğu gözaltına aldı.
26 Temmuz 2022: İşgal altındaki Batı Şeria’ya bağlı Nablus’un güneyinde yer alan Huvvara kontrol noktasında 60 yaşındaki zihinsel engelli Filistinli Hüseyin Kavarik, İsrail askerleri tarafından vurularak ağır yaralandı. Filistin Sağlık Bakanlığı, Havarik’in 29 Temmuz’da hayatını kaybettiğini açıkladı.
28 Temmuz 2022: İsrail güçleri, işgal altındaki Batı Şeria’ya bağlı Ramallah’ın kuzeyindeki El-Mugayir köyünde yasa dışı İsrail yerleşimlerini protesto eden Filistinlilere saldırdı. İsrailli askerlerin açtığı ateş sonucu 16 yaşındaki Emced Ebu Alya adlı Filistinli çocuk hayatını kaybederken, beş kişi de yaralandı.
1 Ağustos 2022: İsrail askerleri, işgal altındaki Batı Şeria’nın Cenin kentinde İslami Cihad Hareketi’nin yöneticisi Bessam Saadi’yi yaralayarak gözaltına aldı, çıkan çatışmada 1 Filistinli hayatını kaybetti.
5 Ağustos 2022: İsrail’in abluka altındaki Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda İslami Cihad Hareketi’nin önde gelen isimlerinden Teysir el-Caberi ile 9 kişinin daha öldürüldü, 55 kişinin yaralandı.
İslami Cihad Hareketi Genel Sekreteri Ziyad en-Nahhale, İsrail’le başlayan bu savaş için “kırmızı çizgilerinin olmadığını ve Tel Aviv’in direnişin füzelerinin saldırısı altında olacağını” söyledi.
Gece saatlerinde Gazze Şeridi’nden İsrail kentlerine roket saldırıları başlatırken, İsrail savaş uçakları da Gazze Şeridi’ne hava saldırıları düzenledi.
7 Ağustos 2022: Mısır’ın arabuluculuğunda taraflar arasında ateşkes sağlandı. Gazze’ye yönelik İsrail saldırılarında, 15’i çocuk en az 44 Filistinli yaşamını yitirdi, 300’ü aşkın kişi yaralandı.
9 Ağustos 2022: Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail güçlerinin işgal altındaki Batı Şeria’ya bağlı Nablus’a düzenlediği baskında 3 Filistinlinin öldüğünü, 40 Filistinlinin yaralandığını açıkladı. Ölenler arasında El-Aksa Şehitleri Tugayları’nın üst düzey komutanlarından İbrahim en-Nabulsi’nin de bulunduğu açıklandı.
En-Nabulsi’nin öldürülmesinin ardından Batı Şeria’da çıkan çatışmalarda El-Halil’de 17 yaşındaki bir Filistinli İsrail güçleri tarafından öldürüldü.
15 Ağustos 2022: İsrail güçlerinin, işgal altındaki Batı Şeria’ya bağlı Ramallah’ın güneyinde yer alan Kefer Akab beldesinde bir eve düzenlediği baskında 21 yaşındaki bir Filistinliyi öldürüldü. İsrail medyası “bir bıçaklama girişimine yanıt olarak” ateş açtıklarını öne sürerken, Filistin haber ajansı WAFA’ya konuşan öldürülen gencin ailesi herhangi bir bıçaklanma girişiminin yaşanmadığını ve askerlerin yanlış eve geldiklerini kabul ettiklerini söyledi.
18 Ağustos 2022: İsrail güçleri; Zamir Esirleri Koruma Kurumu, İnsan Hakları İçin Hukuk El-Hak, Bisan Araştırma ve Kalkınma Merkezi, Samidun Filistinli Esirleri Savunma Şebekesi, Tarımsal Çalışma Komiteleri Birliği ve Uluslararası Çocuk Haklarını Savunma Hareketi’nin Filistin Şubesi’ne adlı Filistin insan hakları kuruluşlarına baskın düzenledi ve ofislerinin girişlerini metal plakalarla kapattı. İsrail Adalet Bakanlığı, 23 Ekim 2021’de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ne (FHKC) bağlı olduğunu iddia ettiği 6 Filistin insan hakları kuruluşunu “terör örgütleri listesi”ne aldığını açıklamıştı.
1 Eylül 2022: Filistin Sağlık Bakanlığı’na göre İsrail güçleri, Nablus’un doğusundaki Balata mülteci kampına düzenlediği baskında 25 yaşındaki bir Filistinliyi öldürdü.
7 Eylül 2022: İsrail güçleri, Batı Şeria’nın kuzeyinde bulunan Tubas’taki El-Fara Mülteci Kampı’na baskın düzenledi. Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu 21 yaşındaki Filistinli Yunus Tayeh’in hayatını kaybettiğini açıkladı.
8 Eylül 2022: İşgal altındaki Batı Şeria’ya bağlı Ramallah yakınlarındaki Beytin’de 17 yaşındaki bir Filistinli, İsrail güçleri tarafından vurularak öldürüldü. İsrail ordusu, Filistinli gencin İsrailli bir askere çekiçle vurarak onu hafif yaraladığını açıkladı.
14 Eylül 2022: İşgal altındaki Batı Şeria’ya bağlı Cenin’in kuzeyindeki güvenlik bariyerinin yakınında çıkan çatışmada bir İsrail askeri ile 22 ve 23 yaşlarındaki iki Filistinli hayatını kaybetti. El-Fetih, hayatını kaybeden Filistinlilerin El-Aksa Şehitleri Tugayları üyesi ve birinin ise Filistin Yönetimi istihbarat görevlisi olduğunu açıkladı. İslami Cihad’a bağlı Cenin Tugayları ise iki Filistinliyi kendi üyesi olarak tanımladı.
15 Eylül 2022: İsrail güçleri Cenin yakınlarındaki Kefer Dan’a düzenlediği baskında 17 yaşındaki bir Filistinliyi öldürdü. Olayda biri ağır olmak üzere 3 Filistinli de yaralandı.
17 Eylül 2022: Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi’nin (OCHA) 30 Ağustos-12 Eylül dönemini kapsayan Sivillerin Korunması Raporu’na göre, söz konusu dönemde 7, yılbaşından bu yana 116 Filistinli İsrail güçleri tarafından öldürüldü. İsrail güçleri, işgal altındaki Batı Şeria’da 125 baskın düzenledi ve Filistinlilere ait 47 yapıyı yıktı.
24 Eylül 2022: İsrail güçleri, Nablus yakınlarında devriye gezen bir grup askerin üzerine arabasını sürdüğünü çalıştığı iddia ettiği bir Filistinliyi öldürdü. Filistin resmi haber ajansı WAFA, öldürülen Filistinlinin 36 yaşında bir öğretmen ve üç çocuk babası olduğunu bildirdi.
28 Eylül 2022: İsrail güçleri, Cenin mülteci kampına düzenlediği baskında 4 Filistinliyi öldürdü, 44 kişiyi de yaraladı. El-Aksa Şehitleri Tugayları, öldürülenlerden üçünün üyesi olduğunu açıkladı.
29 Eylül 2022: Filistin Sağlık Bakanlığından yapılan yazılı açıklamaya göre, İsrail askerlerinden kaçarken yüksek bir yerden düştüğü ifade edilen 7 yaşındaki Filistinli Reyyan Süleyman, kaldırıldığı Beyt Cala Devlet Hastanesi’nde tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Filistinli çocuğun ailesi, 7 yaşındaki Reyyan’ın İsrail askerlerinden kaçarken düştüğünü söyledi. İsrail ordusundan yapılan açıklamada, “ilk soruşturmaya göre ordunun köydeki arama faaliyeti ile çocuğun trajik ölümü arasında ilişkili bulunmadığı” ileri sürüldü.
1 Ekim 2022: Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail güçlerinin Doğu Kudüs’teki El-Eizariya’da 18 yaşındaki bir Filistinliyi öldürdüğünü açıkladı. İsrail polisi öldürülen Filistinlinin ‘molotof kokteyli attıktan sonra öldürüldüğü’ öne sürdü.
2 Ekim 2022: İsrail merkezli insan hakları örgütü HaMoked, 798 Filistinlinin mahkemeye çıkıp yargılanmadan veya herhangi bir suç isnat edilmeden İsrail hapishanelerinde tutulduğunu açıkladı. HaMoked’e göre bu, 2008’den bu yana en yüksek ‘idari tutuklu’ sayısı.
İdari tutukluluk uygulaması, İsrail’in işgal ettiği topraklardaki Filistinlileri hiçbir suçlama yöneltilmeksizin tutuklaması anlamına geliyor. Filistinliler, haklarındaki suçlamayı öğrenemeden ve kendilerini savunma hakkından mahrum şekilde süresiz hapse atılabiliyor.
3 Ekim 2022: İsrail güçleri Ramallah yakınlarındaki Calzon mülteci kampına düzenlediği baskında 2 Filistinliyi öldürdü.
5 Ekim 2022: İsrail güçleri, Nablus’un doğusundaki Deyr el-Hatab’a düzenlediği baskında kendilerine ateş açtığı iddiasıyla 21 yaşındaki bir Filistinliyi öldürdü. Filistin TV adına baskını takip eden iki gazeteci de dahil olmak üzere en az 6 Filistinli daha yaralandı.
7 Ekim 2022: İsrail güçleri, Ramallah’ın kuzeybatısındaki El-Mezra el-Kabliye’de çıkan çatışmalarda 17 yaşındaki Mehdi Ledadive adlı Filistinli çocuğu öldürdü. Görgü tanıkları, bölge sakinleri ile İsrailli yerleşimciler arasındaki çatışmalar sırasında askerlerin ateş açtığını söyledi. İsrail ordusu, Filistinli eylemcilerin İsrailli yerleşimcilere ve askerlere taş attığını açıkladı.
İşgal altındaki Batı Şeria’nın kuzeyindeki Kalkilya kentinde Ayrım (Utanç) Duvarı yakınında ise 14 yaşındaki Filistinli Adil İbrahim Davud İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu hayatını kaybetti.
8 Ekim 2022: Filistin Sağlık Bakanlığı’na göre, Cenin mülteci kampına düzenlenen tutuklama baskını sırasında İsrail güçleri tarafından 17 yaşındaki iki Filistinli öldürüldü ve en az 11 kişi de yaralandı.
Şuafat Mülteci Kampı’ndaki kontrol noktasında İsrail güçlerine düzenlenen silahlı saldırıda bir İsrail polisi öldü, biri ağır iki polis yaralandı. İsrail ordusu, saldırının şüphelisi olduğu iddia edilen Udey Temimi’nin Şuafat Mülteci Kampı’na saklandığını savunarak, yaklaşık 150 bin Filistinlinin yaşadığı kampı ve çevre mahallelerini 5 gün boyunca kuşatma altına aldı. Temimi’yi yakalamak için insan avı başlatan İsrail güçleri, onlarca Filistinliyi gözaltına aldı.
11 Ekim 2022: Batı Şeria’nın kuzeyindeki yasa dışı Yahudi yerleşim birimi “Shavei Shomron” yakınlarında düzenlenen silahlı saldırıda bir İsrail askeri öldü. Saldırıyı “Aslanların İni” adlı Filistinli direniş grubu üstlendi.
“Aslanların İni”, ilk olarak 27 Ağustos 2022’de kurulan bir Telegram kanalı aracılığıyla adını duyurdu. İşgal altındaki Batı Şeria’da faaliyet gösteren grup, kendilerini diğer Filistinli direniş gruplarından bağımsız, yeni bir silahlı grup olarak ilan etmişti.
12 Ekim 2022: Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail güçlerinin işgal altındaki Batı Şeria’ya bağlı El-Halil’deki El-Arub mülteci kampında 18 yaşındaki bir Filistinliyi öldürdüğünü açıkladı. İsrail ordusu, askerlerin kamp yakınındaki bir yolda araçlara taş atan kişileri takip ettiğini, ‘şüphelilere’ ateş açtığını ve bir kişinin vurulduğunu açıkladı.
16 Ekim 2022: OCHA’nın 27 Eylül-10 Ekim dönemini kapsayan Sivillerin Korunması Raporu’na göre, söz konusu tarihlerde 13, yılbaşından bu yana 136 Filistinli İsrail güçleri tarafından öldürüldü. Rapora göre, İsrail güçleri, işgal altındaki Batı Şeria’da 145 baskın düzenledi ve Filistinlilere ait 27 yapıyı yıktı.
20 Ekim 2022: İsrail polisi tarafından 11 gün boyunca aranan Filistinli Udey Temimi, işgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan Maale Adumim yasa dışı Yahudi yerleşim birimi girişinde öldürüldü. İsrail polisi, Temimi’nin Maale Adumim girişinde düzenlediği bir başka saldırı sırasında öldürüldüğünü açıkladı. El-Fetih, Hamas, İslami Cihad ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi tarafından Temimi ve eylemlerinin selamlandığı açıklamalar yapıldı. “Temimi’nin yasının tutulması ve İsrail’in işlediği suçların protesto edilmesi” için 21 Ekim’de genel greve gidildi.
21 Ekim 2022: Filistin Sağlık Bakanlığı’na göre İsrail güçleri Cenin mülteci kampında yaşanan çatışmalar sırasında 19 yaşındaki bir Filistinliyi öldürdü.
22 Ekim 2022: İsrail güçleri, işgal altındaki Batı Şeria’ya bağlı Kalkilya’nın güneydoğusundaki bir kontrol noktasında 32 yaşındaki bir Filistinliyi öldürdü. İsrail ordusu, bir aracın İsrailli bir askere çarparak olay yerinden ayrıldığını ve askerlerin araca ateş açtığını açıkladı.
25 Ekim 2022: İsrail askerleri Nablus’a düzenlediği baskında 6 Filistinliyi öldürdü, 30’dan fazla kişiyi de yaraladı. İsrail ordusundan yapılan açıklamada baskının “Aslanların İni” adlı gruba yönelik olduğu öne sürüldü. İsrail Başbakanı Yair Lapid, işgal altındaki Batı Şeria’nın Nablus kentinde Aslanların İni isimli silahlı grubun lideri Vedi el-Havah’ın öldürüldüğünü açıkladı.
Nablus baskınına ilişkin protestolar sırasında Ramallah’ın kuzeyindeki Nebi Salih’te 20 yaşındaki bir Filistinli İsrail güçleri tarafından öldürüldü.
2 Kasım 2022: OCHA 11-24 Ekim dönemini kapsayan Sivillerin Korunması Raporu’na göre, söz konusu dönemde 8, yılbaşından bu yana 144 Filistinli İsrail güçleri tarafından öldürüldü. İsrail güçleri, işgal altındaki Batı Şeria’da 157 baskın düzenledi ve Filistinlilere ait 6yapıyı yıktı. Rapor dönemi dışında 25-30 Ekim tarihleri arasında da 10 Filistinli ve 1 İsrailli daha öldürüldü.
3 Kasım 2022: İsrail askerlerinin işgal altındaki Batı Şeria’nın kuzeyindeki Cenin kentinde düzenlediği baskında, 2 Filistinli öldü, 4 kişi yaralandı. Hamas, ‘suikast’ siyasetinin İsrail için güvenliği tesis etmeyeceği ya da işgale karşı ‘artan öfke ateşini söndürmeyeceği’ni açıkladı. İslami Cihad ‘suikast’ operasyonlarının, Filistin topraklarının ve halkının müdafaası konusunda ‘itici güç’ oluşturduğu savundu.
4 Kasım 2022: İsrail’e dört roket atılmasının ardından İsrail hava saldırıları, İsrail kaynaklarının Gazze’nin merkezindeki Maghazi mülteci kampında ‘Hamas tesisi’ olduğunu iddia ettiği bir yeri hedef aldı.
5 Kasım 2022: Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail güçlerinin Ramallah yakınlarında 18 yaşında bir Filistinliyi öldürdüğünü açıkladı. İsrail ordusu, “otoyola doğru taş atıldığı yönündeki ihbara” yanıt verdiğini ve askerlerin “faillere ateşle karşılık verdiğini, isabetlerin tespit edildiğini” söyledi.
8 Kasım 2022: OCHA’nın 25 Ekim-7 Kasım dönemini kapsayan Sivillerin Korunması Raporu’na göre, söz konusu dönemde 15, yılbaşından bu yana 159 Filistinli İsrail güçleri tarafından öldürüldü. İsrail güçleri, işgal altındaki Batı Şeria’da 144 baskın düzenledi ve Filistinlilere ait 54 yapıyı yıktı.
30 Kasım 2022: İsrail güçleri, Cenin yakınlarındaki Yabad’a düzenlenen baskın sırasında 25 yaşındaki bir Filistinliyi öldürdü.
1 Aralık 2022: İsrail askerlerinin Cenin mülteci kampına baskın düzenledi. Filistin Sağlık Bakanlığı, 27 yaşındaki Naim Cemal ez-Zübeydi ve 26 yaşındaki Muhammed Eymen es-Sadi’nin baskın sırasında İsrail güçlerince açılan ateş sonucu öldüğünü, bir Filistinlinin ise yaralandığını ve sağlık durumunun stabil olduğunu duyurdu. İslami Cihad Hareketi yaptığı açıklamada, öldürülen Filistinlilerin hareketin en önemli saha komutanlarından olduğunu ifade etti. Söz konusu saldırının karşılıksız kalmayacağı vurgulandı.
2 Aralık 2022: İsrail askerleri, Nablus kentinin güneyindeki El-Huvvara beldesinde Ammar Hamdi Muflih (22) isimli Filistinliyi öldürdü. Filistin Başbakanı Muhammed Iştiyye, Huvvara’daki infazın, “İsrail askerlerinin, öldürme temelli bir inançtan beslenen organize terörünü yansıttığını” dile getirdi. Fetih Hareketi’nden yapılan açıklamada infaz kınanarak bunun, “İsrail’deki yeni faşist hükümetin politikasını yansıttığı” ifade edildi.
5 Aralık 2022: İsrail güçleri, Beytüllahim yakınlarındaki bir Dehişe mülteci kampına düzenlediği baskında 22 yaşındaki Ömer Mennab adlı Filistinli genci öldürdü.
8 Aralık 2022: İsrail güçleri, Cenin mülteci kampına düzenlediği baskında üç Filistinliyi öldürdü.
İsrail güçleri, Filistinlilerin Ramallah’ın kuzeydoğusundaki yasa dışı Beyt Aryeh-Ofarim yerleşimi yakınında seyir halinde araçlara taş ve boya dolu şişeler fırlattığı iddiasıyla 15 yaşındaki bir Filistinliyi öldürdü, iki Filistinli de yaraladı.
11 Aralık 2022: İşgal altındaki Batı Şeria’da İsrail ordusu tarafından düzenlenen bir operasyon sırasında 16 yaşındaki Cena Zakarne bir kız çocuğu, evinin damında vurularak öldürüldü.
30 Aralık 2022: Birleşmiş Milletler (BM), Filistin yönetimi ve sivil toplum kuruluşlarının açıkladığı verilerden derlediği bilgilere göre, 2022 yılı boyunca Filistinlilere yönelik İsrail güçlerince uygulanan şiddet, gözaltılar ve yıkımların yanı sıra Yahudi yerleşimci şiddeti de tırmanışa geçti.
BM’nin bölgede kayıt tutmaya başladığı 2005’ten bu yana 2022 İsrail ordusunun sık sık düzenlediği kanlı baskınlarla Batı Şeria için “en ölümcül yıl” olarak kayıtlara geçti.
İsrail güçleri, 2022 boyunca 168’i işgal altındaki Batı Şeria’da, 52’si abluka altındaki Gazze Şeridi’nde olmak üzere 220’den fazla Filistinliyi öldürdü. Ölenlerden 48’i ise çocuk. İsrail güçleri 9 binden fazla Filistinliyi de yaraladı.
Filistinli sivil toplum örgütü Toprak Araştırmaları Merkezi’nin raporuna göre, İsrail ordusu 2022’de Filistinlilere ait 950 ev ve yapıyı yıktı, 113 bin 435 dönüm araziye el koydu, çoğu zeytin ağacı 18 bin 900 meyve ağacını da çeşitli şekillerde telef etti.
2023 – Yine, yeni, yeniden Gazze Savaşı
2 Ocak 2023: İsrail güçleri, Cenin’in kuzeybatısındaki Kefer Dan’a düzenlediği yıkım baskınında 22 yaşındaki Muhammed Samir Huşiye ve 25 yaşındaki Fuad Muhammed Abid adlı iki Filistinliyi öldürdü. İsrail ordusu, köye girdiklerinde “şiddetli bir ayaklanmanın kışkırtıldığını” ve kendilerine silah, taş ve yangın bombalarıyla saldırıldığını öne sürdü.
3 Ocak 2023: İsrail güçleri, Beytüllahim’in güneyindeki Deşişe mülteci kampına düzenlediği baskında 15 yaşındaki bir Filistinliyi öldürdü. İsrail ordusundan, ‘molotof kokteyli atan Filistinlilere ateş açıldığı’ açıklaması yapıldı.
İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, işgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’ya girdi. ABD, AB, İngiltere, Fransa, Türkiye, Suudi Arabistan, Ürdün ve BAE’den yapılan açıklamalarda Ben-Gvir’in ziyareti kınandı ve ‘gerilimi tırmandırmama’ çağrısı yapıldı.
Ben-Gvir’in ziyareti sonrası Gazze Şeridi’nden İsrail’in güneyine roketler atıldı.
4 Ocak 2023: İsrail güçleri Balata mülteci kampına düzenlediği baskın sırasında 16 yaşındaki bir Filistinliyi öldürdü. İsrail ordusu, Filistinlilerin molotof kokteyli, patlayıcı madde ve taş atmasına tepki olarak ateş açıldığını öne sürdü.
5 Ocak 2023: BMGK toplantısında, Itamar Ben-Gvir’in ziyaretinin ardından Mescid-i Aksa’daki statükoyu korumanın gerekliliği vurgulandı
9 Ocak 2023: İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, kamuda Filistin bayrağı asılmasının yasaklanması için polise talimat verdiğini duyurdu.
11 Ocak 2023: Filistin medyasına göre, 21 yaşındaki bir Filistinli, İsrail’in Balata mülteci kampına düzenlediği baskında daha önce aldığı yaralardan dolayı hayatını kaybetti.
İşgal altındaki Doğu Kudüs’teki Filistinliler, İsrail polisine Filistin bayraklarını kamusal alanlardan kaldırma emri veren ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün ‘terör örgütü’ olduğunu söyleyen Ben-Gvir’e tepki olarak Kudüs caddelerinde Filistin bayraklarıyla dolaştı, cadde ve sokaklara Filistin bayrakları astı.
12 Ocak 2023: İsrail güçleri, Kalandiya mülteci kampına düzenlediği baskında 41 yaşındaki bir Filistinliyi öldürdü.
13 Ocak 2023: İsrail güçleri Cenin’in güneyindeki Caba’ya düzenlediği baskında biri 23 diğeri 24 yaşında iki Filistinliyi öldürdü. İsrail ordusu, askerlerin yoldan geçen bir araçtaki silahlı kişilerin kendilerine ateş açmasına karşılık ateş açıldığını açıkladı. İslami Cihad, her öldürülen kişilerin üyeleri olduğunu açıkladı.
(HK-PT-VC)
Kaynaklar: BBC, Aljazeera, Reuters, Euronews, bianet, hobitat