El emeği göz nuru Naht sanatı nasıl yapılır?
Tarihte Selçuklular döneminde başlayıp Osmanlı devirlerine kadar devam eden ve günümüzde unutulma sürecine girmiş sanatlar arasında sayılan “Naht Sanatı” emektar ve sanatına gönül vermiş “Nahhat ustalar” tarafından sürüdürülüyor ve yaşatılıyor. Resimsel örnekler üzerinde de çalışmasının yanı sıra ağırlıklı olarak Hat sanatı ve naht sanatını birleştirmek suretiyle güzel eserler üretip sergiler açan Nahhat ustası Hasan Bıyıkoğlu; naht sanatının unutulacağını düşünüyor ve bu endişesini bizlerle paylaşıyor. Naht sanatı nasıl yapılır? El emeği göz nuru Naht sanatı nasıl yapılır? Nahhat ustası nasıl çalışır? gibi konuları Nahhat Hasan Bıyıkoğlu ile konuştuk.
Günümüzdeki sayılı Nahhat ustalarından olan Hasan Bıyıkoğlu, “Naht sanatı bizim tarihimizde önemli bir yere sahip. O yüzden bu sanatın ölmesini istemiyorum. bildiğim bir işi öğretme sorumluluğunun taşıyorum. Öğrencilere, bu işin meraklılarına sanatı öğretmek istiyorum; Gelecek nesillere aktarmak istiyorum fakat öğrenci bulamıyorum” şeklinde konuştu.
Naht sanatı nasıl yapılır? Nahhat nasıl çalışır? Nahhat Hasan Bıyıkoğlu anlatıyor… Videoyu izlemek için video üzerine tıklayınız. Video üzerinde sağ alt köşedeki ABONE OL butonuna tıklayıp Kanalımıza abone olarak yeni videoları izleme fırsatını yakalayabilirsiniz.
NAHT SANATI SABIR VE ZAMAN İSTİYOR
Nahtın sabır ve zaman işi olduğunu ifade eden Hasan Bıyıkoğlu, bu sanatın fazla meraklısı olmamasını zahmetli olmasına ve fazla para kazandırmamasına bağlıyor. Özenli ve dikkatli bir çalışma yapmak gerektiğini ve “Ayet-el Kursi” tablosunu 15 günde hazırladığını anlatıyor Bıyıkoğlu…
Naht sanatında kullanılan malzemenin aslında bereketli olduğunu ve bir çalışmadan iki eser ortaya çıktığını vurgulayan Nahhat Hasan Bıyıkoğlu, ” Çalışmamız sonucunda iç oyma ve dış oyma adı verilen iki eser ortaya çıkıyor. Malzemenin üzerinden oyma ayrı bir sanat eseri, dışarıya çıkan kalıp ise ayrı bir sanat eseri oluyor” şeklinde görüşlerini açıklarken; sanatseverlerin bu sanatla ilgilenmesini ve öğrenmesini tavsiye ediyor.
Nahhat: Ağaç oymacısı, Metal oymacısı, marangoz ve doğramacı gibi anlamlara geliyor; Naht ise ağacı, metali veya üzerinde çalışılan materyali oyma ve yontma sanatı olarak biliniyor.
Naht Sanatında Kullanılan Malzemeler
Naht Sanatını icra eden Nahhat sanatçılarının kullandığı bazı malzemeler şunlardır:
Ağaç Kaplamalar
Kontraplak
Alüminyum kompozit
Sedef
İşkence
Testere Kolu
Kıl Testere
Eye
Zımpara
Karbon Kağıdı
Naht sanatı yaygın olarak Hat sanatı ile yazılmış eserler kesilerek işlense de günümüzde Naht sanatı ile ugraşan sanatçılar çok farklı alanlarda çeşitli eserler ve ürünler de yapmaktadır.
Naht Sanatının tarihçesi
Naht ile Özellikle harika hüsnü hat yazıları, yazıların çevre tezyinatı yani süslemeleri yapılabildiği gibi başka hediyelik eşyalar da yapılabilmektedir. Naht sanatı ile yapılan diğer bazı eser ve ürünler arasında sehpa, kavukluk, yazı takımı, çekmece, sandık, kaşık, taht, kayık, rahle, Kur’an muhafazası, Saat, oyuncak eşya, çeşitli hediyelik eşya ürünleri gibi gündelik eşyalar… Yine bu sanatın pencere, dolap kapağı, kiriş, konsol, tavan göbeği, mihrap, minber ve sanduka gibi mimarî eserlerde de uygulandığını gösterebilir.
Yüzyıllardır Naht sanatını icra eden ve nahhat adı verilen sanatkarlar, çiçek motifleri, geometrik şekiller gibi desenler üzerinde çalışmışlardır. Sanatkarlar yaptıkları çalışmalarda ağırlıklı olarak, Hüsnü hat yazılarının ağaçla, metalle veya sedefle buluşmasını sağlamış; Allah’ın sözleri olan Kuran ayetlerinin, Peygamberin sözleri olan hadislerin veya toplumda yaygın kullanılan atasözü-vecizeleri oyma ve kakma işlemiyle ağaca, metale, sedefe nakşederek Naht sanatının eşsiz eserlerini ortaya koymuşlardır.
Tarihteki sanat çalışmalarıyla ilgili yapılan araştırmalarda İslamiyet’ten önceki dönemde Orta Asya’da yaşayan Türklerin çeşitli heykel, oyma ve süsleme sanatı eserlerine rastlanmıştır. Bulunan o döneme ait eserlerde Çin ve Hint sanatının izleri ve etkileri görülmektedir. Ancak daha sonraki dönemlerde 732 yılından sonra İslam dinini kabul eden Türklerin sanat anlayışında da farklı yaklaşımlar görülmektedir. İslam dininin canlı varlıklara ait resim ve heykel sanatına müsaade etmemesi; Türkler ve diğer Müslüman toplumlar arasında canlılara ait figürlerin olmadığı ahşap oymacılığı, metal oymacılığı, sedef kakma, taş oyma gibi sanat dallarında ilerlemesine yol açmıştır.
Anadolu Selçukluları devrinde çinicilik sanatına önem verilmekle birlikte, oymacılık sanatı da bu dönemde oldukça rağbet gören sanatlardan olmuştur. Sanatında yıldızlaşan üstatlar tarafından Erzurum, Harput, Beyşehir, Konya gibi büyük merkezlerde bu sanat dallarına ait tarihe nam salan harikulade eserler meydana getirilmiştir. Söz konusu devirde süsleme motiflerinin esas karakterlerini çini süslemelerinde olduğu gibi ağırlıklı olarak geometrik şekiller oluşturmuştur.
Naht sanatında hangi malzemeler kullanılır?
Sedir, gül ağacı, abanoz, ceviz, elma, armut, çam vb. ağaçlar üzerine oyma, kakma, boyama, çatma (kündekari) ve çakma gibi tekniklerle tezyin edilmiş ahşap sanatı örnekleri Selçuklu Dönemi’nde yüksek bir düzeye ulaşıldığını ortaya koymaktadır. Düz satıhlı derin oyma, yuvarlak satıhlı derin oyma, eğri kesim, şebekeli oyma (ajur) gibi oyma teknikleriyle süslenmiş parçalar; düz satıhlı kakma ve kabartmalı kakma gibi kakma teknikleriyle dekore edilmiş örnekler, düz yüzeyli boyama, kabartmalı yüzeyli boyama gibi boyama teknikleri ve kündekari, yalancı kündekari gibi çatma teknikleriyle yapılmış eserler her tekniğin zengin bir repertuar bulundurduğuna işaret etmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu zamanında ise ağaç oyma sanatı en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Rumî ve hatai dediğimiz çiçek, nebat ve hayvanların stilize edilmesinden meydana gelen tezyini motifler kullanılmıştır. Mimarî eserlerin iç ve dış kısımları bu sanatın ustaları tarafından bezenmiştir. Başlıca uygulama alanları da cami ve türbelerin mihrab ile minberleri, cami ve medreselerde kullanılan rahleler, kapı, pencere, dolap kapakları olmuştur. Evlerde kullanılan çekmece, sandık gibi eşyaların süslemelerini, çeşitli mimari eserlerin iç kısımlarına yazı yazan hattatların yazılarını tahta üzerine tatbik edenler de bu sanatın üstatlarıdır.
Osmanlı imparatorluğu devrinde tahta oymacılığına naht denirse de bu sanatın erbabına izafe edildiği söylenen “nahhat” tabirine kadim ehl-i hiref defterlerinde ve diğer kayıtlarda tesadüf edilmemiştir. Bu sebepten ağaç oyma sanatkarlarına hususi bir isim verilip verilmediğini bilmiyoruz. Türk oymacıları eserlerinde malzeme olarak en ziyade şimşir , ıhmalamur ve ceviz ağaçlarından yararlanmışlardır.
HAKKAK VE NAHHAT NEDİR? HAKKAK VE NAHHAT NE TÜR İŞLER YAPARLAR?
Hakkak lügat anlamı itibariyle oymacı; maden, ağaç taş üzerine elle yazı veya şekil oyan, yazı ve şekilleri kazıyarak silerek eserler oluşturan sanatkar anlamlarına gelmektedir. Bu açıklamaya göre bir yazı veya şekli tahta, metal, taş veya mermer üzerine kazıyarak şekillenediren sanatçıya Hakkak denir. Hakkaklık sanatının geçmişi çok eski tarihlere dayanmaktadır. Oğuz boylarının ve diğer bir çok ülkenin damgalarını taşlara kazıyarak günümüze ulaşmasını sağlayan sanatkarlar da eski Hakkak üstatları olarak görülebilir.
Hakkkaklık tekniğiyle, ıhlamur ağacından yontularak hazırlanan yemeni baskı kalıpları ile kumaş baskısı yapanlar da birer Hakkak sanatkarlardır aslında… Matbaacılığın başlangıcında da hakkaklık sanatının etkisi vardır; hakkak sanatkarların kullandığı bu yöntem kullanılarak, yazı kalıpları oluşturulmuştur.
Nahhat ise sözlükteki manası itibariyle marangoz, doğramacı, ağaç oymacısı, taş yontucusu gibi anlamlara gelmektedir. Naht sanatı ise, ağacı, taşı, sedefi, metali oymak, kesmek, yontmak suretiyle kabartma şekiller yapma, yontma, oyma sanatı olarak ifade edilmektedir. Benzer işler yapan sanatkarlar olan Hakkak ile Nahhat arasındaki fark ise, Hakkak, işlenen materyalde düz zemin içeriye doğru kazınarak, oyularak çalışmaktadır. Nahhat ise, yazının veya resmin kabartma yani 3 boyutlu şekilde kesilerek, oyularak işlenip çıkarılması şeklinde çalışmaktadır.
Sanat tarihinde yapılan araştırmalara göre, İslamiyet’ten önceki dönemde Orta Asya’da Türkistan bölgesinde yaşayan Türklerde heykel ve oyma süsleme sanatına dair izlere rastlanmaktadır ve bu eserlerde ağırlıklı olarak Çin ve Hint sanatının izleri görülmektedir.
Ancak İslam dininin canlı varlıklara ait resim ve heykel yapma sanatına müsaade etmemesi, Müslüman olduktan sonraki dönemlerde Türklerin ahşap, metal ve sedef oymacılığı gibi sanatlara yönelmesine yol açmıştır. Müslümanlık sonrasında oyma sanatını geliştiren Türkler, özellikle saray, medrese, köprü ve cami gibi mimari yapıların süslemelerinde ve Hüsnü hat olarak ifade edilen Kur’an yazısı ile yapılan süslemelerde Dünya sanat tarihine altın harflerle yazılan harikulade eserler ortaya koymuşlardır.
Alıntı
Kaynak : Hüsamettin Piraz / hobitat.com
***